Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HÜCÛM : Ottoman Turkish

saldırı

HÜCÜB : Ottoman Turkish

(Hicâb. C.) Perdeler, hicablar

HÜCÜRAT : Ottoman Turkish

(Hücre. C.) Hücreler, odacıklar, gözler

HÜD' : Ottoman Turkish

Sâkin olmak

HÜDA : Ottoman Turkish

Doğru yol göstermek. * Doğruluk. Hidâyet. * Kur'ân-ı Kerimin bir ismi

HÜDAFET : Ottoman Turkish

Semizlik, besililik, etlilik

HÜDAM : Ottoman Turkish

Deniz tutması

HÜDAT : Ottoman Turkish

(Hâdi. C.) Hidâyet edenler

HÜDB : Ottoman Turkish

(C.: Ehdâb) Kirpik. * Mendil. * Testere çevresinde olan saçak

HÜDBE : Ottoman Turkish

(C.: Hüdeb) Hamle yapmak

HÜDBÜD : Ottoman Turkish

Sütün koyu ve yoğurt olması

HÜDDAB : Ottoman Turkish

Ensiz, ince, uzun yaprak

HÜDDAM : Ottoman Turkish

hizmet edenler, hizmet eden cin

HÜDHÜD : Ottoman Turkish

Süleyman aleyhisselâmın haberci kuşu

HÜDLUL : Ottoman Turkish

Kurt. (Canavar)

HÜDN : Ottoman Turkish

Barış, sulh, musalaha

HÜDU' : Ottoman Turkish

Kamburluk

HÜDÜB : Ottoman Turkish

(C.: Ehdâb) Sarık. * Kirpik, müjgân. * Havlu, el silmeye mahsus pamuklu bez. * Minder kenarında olan püskül

HÜDÜD : Ottoman Turkish

Çok yaşlı ihtiyar. İhtiyar ve zayıf olmak. * Bir binayı gürültüyle yıkıp göçürmek. (Bak: Tehdid)

HÜFAT : Ottoman Turkish

Nazar etmek, bakmak

HÜFFEL : Ottoman Turkish

Memesi süt ile dolu olan koyun

HÜKAKE : Ottoman Turkish

Kazılan şeyin kazıntısı, talaşı veya yongası

HÜKEA : Ottoman Turkish

Ahmak kimse

HÜKEMÂ : Ottoman Turkish

"(Hakîm. C.) Âlimler. Çok bilgili kimseler. (Bak: Feylesof)(Enbiyanın ekseri şarkta ve hükemanın ağlebi garpta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki; şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir; akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz, fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa sa'yiniz ya hebâen gider veya muvakkat, sathî kalır. M.N.)"

HÜKEMÂ : Ottoman Turkish

hakîmler, düşünürler