Ottoman Turkish
JUN : Ottoman Turkish
f. Sanem, put
JURNAL : Ottoman Turkish
"Fr. İlk önce gazete ve rapor mânasına kullanılırken sonradan ""hükümete ihbar"" gibi olan hâdiselere denilmeğe başlandı. İhbar, şikâyet, polis raporu. İnsanı kötüleyerek verilen haber veya rapor."
JURNAL : Ottoman Turkish
günlük, ispiyon
JÂLE : Ottoman Turkish
çiy, şebnem, kırağı
JÖN TÜRK : Ottoman Turkish
Fr. Genç Türk. 1868'den sonra, Avrupa'daki gibi, güya yenilik ve terakki isteyen Genç Osmanlılara Avrupalılarca takılan isim
JÖNTÜRK : Ottoman Turkish
Osmanlıların son döneminde yaşayan yenilik sevdalısı gençler
JÜGAL : Ottoman Turkish
f. Kömür. Maden kömürü
JÜLİDE : Ottoman Turkish
f. Dağınık, perişan, karma karışık
JÜLÎDE : Ottoman Turkish
perişan, dağınık
JÜRİ : Ottoman Turkish
ing. Herhangi bir mes'ele için hüküm vermek üzere toplanan hey'et, cemaat
JÜRİ : Ottoman Turkish
ir mesele hakkında hüküm vermek için toplanan heyet
JIYAN : Ottoman Turkish
f. Kükremiş, kızgın. (Ey yâreli şir-i jiyan, bu hâb-ı gafletten uyan.)
K : Ottoman Turkish
Osmanlı alfabesinin yirmidördüncü harfi olan kaf ile, yirmibeşinci harfi olan kef harfini karşılar
KA' : Ottoman Turkish
(C.: Akva') Düz yer
KA'B : Ottoman Turkish
(Ölm: Hi: 32) Yahudi âlimlerinden olup İsrailiyatı İslâmiyet'e en çok aktaranlardan biridir. Hz. Ebubekir devrinde Müslüman olmuştur. Sa'lebi ve Kisai gibi İslâm tarihçileri ondan çok rivayetlerde bulunmuşlardır
KA'BERÎ : Ottoman Turkish
Ailesine, arkadaşına, yoldaşına, kabilesine ve halkına katılık eden, kötü ahlâklı kişi
KA'D : Ottoman Turkish
Çuval
KA'DE : Ottoman Turkish
Bir defa oturuş. Oturma. * Ist: Namazdaki bir defa oturuş. Teşehhüd için, Ettahiyyâtü duâsını okumak maksadı ile olan oturuş. Birinci oturuşa Ka'de-i ulâ, ikinciye de Ka'de-i âhire denir
KA'DEL : Ottoman Turkish
Yağhane sepeti
KA'F : Ottoman Turkish
(C.: Kıâf) Ayağı sert olarak basmak. * Ayak ile toprağı yerinden koparıp küremek. * Kap içindeki suyun tamamını içmek. * Koparmak
KA'K : Ottoman Turkish
Kuru ekmek. Peksimet
KA'KA : Ottoman Turkish
Kuru, yâbis. Meşakkatli yol. * Yemame'den Kûfe'ye giden geniş yol
KA'KA' : Ottoman Turkish
Korkak, zayıf kişi
KA'KAA : Ottoman Turkish
Silâh çatırtısı. Kılınç veya süngü gibi silâhların birbirine çarpmasından çıkan ses
KA'KEA : Ottoman Turkish
Men'etmek, engel olmak. * Hapsetmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani