Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
KABA'SER : Ottoman Turkish

(C.: Kabâis) Büyük, kuvvetli, sağlam. Zayıf deve yavrusu. * Deniz canavarlarından bir canavar

KABA-YI ÂHENİN : Ottoman Turkish

Demirden yapılmış elbise. Zırh

KABADAYI : Ottoman Turkish

Mc: Cesur, kahraman, cengâver. Eskiden kabadayılar ağırbaşlı, fenalıktan kaçınır, iyiliği sever insanlar oldukları için muhitlerinde hürmet görürlerdi. (O.T.D.S.) * Kimseden korkmaz görünerek şuna buna meydan okuyan kimse, yiğit taslağı

KABAHAT : Ottoman Turkish

Kusur, çirkin iş, tekdir edilmeğe müstehak hareket

KABAHAT : Ottoman Turkish

kusur, suç

KABAHÂT : Ottoman Turkish

(Kabahat. C.) Kusurlar, kabahatler. Suçlar, çirkin hareketler

KABAİH : Ottoman Turkish

(Kabayih) (Kabiha. C.) Kabahatlar. Çirkin işler, kabih haller

KABAİH : Ottoman Turkish

kabahatlar

KABAİL : Ottoman Turkish

(Kabile. C.) Kabileler. Bir soydan türemiş cemaatler, silsileler

KABAİL-İ ARAB : Ottoman Turkish

Arap kabileleri

KABAKULAK : Ottoman Turkish

Tıb: Daha ziyade tükrük bezlerini şişiren bulaşıcı ve ateşli bir hastalık

KABALE : Ottoman Turkish

Kadı'nın (hâkimin) verdiği hüccet. * Toptan, götürü ile yapılan satış. * Yahudilerin kendi cemaatlarına verdikleri vergi

KABAS : Ottoman Turkish

Ciğer hastalığı. * Yüksek ve kalın. * Hafiflik. * Neşat, sevinç

KABATÎ : Ottoman Turkish

(Kıbtî. C.) Çingeneler

KABAZA : Ottoman Turkish

Hız. Sür'at

KABAÇE : Ottoman Turkish

f. Entari. Hafif giyecek

KABB : Ottoman Turkish

İnce belli olmak. * Gönlün eğlendiği gönül eğlencesi. * Makara ortasındaki ağaç

KABBA : Ottoman Turkish

İnce belli, zayıf kadın. (Müz
Akbeb)

KABBAN : Ottoman Turkish

Büyük terazi, baskül

KABBE : Ottoman Turkish

Yağmur damlası. * Gök gürlemesi

KABCE : Ottoman Turkish

(C.: Kubec-Kibâc) Keklik kuşu

KABE : Ottoman Turkish

Usanmak, bıkmak. * Kırılmak

KABELE : Ottoman Turkish

(C.: Kıbel) Göz boncuğu

KABES : Ottoman Turkish

Ateş parçası. * Ateş şulesi. * Öğretmek. * Öğrenmek

KABET : Ottoman Turkish

Kederli ve ıztırablı olma