Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
KAİDE : Ottoman Turkish

Esas. Temel. Düstur. Nizam. Yol. Ayaklık. * Dip taraf. * Bir şeyin meydana gelmesine şart ve düstur olan husus. * Bir ilim ve fennin düsturlarından her biri. * Fık: Hayızdan ve çocuktan kesilmiş kadın

KAİDE : Ottoman Turkish

kural

KAİDE-İ KÜLLİYE : Ottoman Turkish

Açık ve sarih olan kaide ve hüküm. Herşey hakkında tatbik edilebilen, umumi kaide

KAİDE-İ RABT : Ottoman Turkish

Bağlama kaidesi, bağlama cümlesi

KAİDEN : Ottoman Turkish

Oturarak, oturduğu hâlde

KAİDETEN : Ottoman Turkish

Kaide ve hükümlere göre. Kurala uygun olarak

KAİDETEN : Ottoman Turkish

kural olarak

KAİDEVÎ : Ottoman Turkish

Kaide ve kural ile alâkalı. * Mat: Tabana ait

KAİDEŞİKEN : Ottoman Turkish

f. Kaide ve usullere uymayarak. Kuralları çiğniyerek

KAİDEŞİKENÂNE : Ottoman Turkish

f. Usul ve kaideye riayet etmeyerek, kuralları çiğneyerek, kaideyi bozarak

KAİL : Ottoman Turkish

Söyleyen. Anlatan. Nakleden. Söz sahibi. İnanmış. * Boyun eğmiş. Rıza göstermiş, razı olmuş

KAİL : Ottoman Turkish

inanmış

KAİM : Ottoman Turkish

Ayakta duran. Mevcut. Baki. * Vaktini ibadetle geçiren

KAİM : Ottoman Turkish

ayakta duran

KAİM-MAKAM : Ottoman Turkish

Birinin yerine geçen. Kaymakam. Bir kazayı (İlçe) idâre eden memur. Osmanlılarda, binbaşı ile miralay arasındaki askeri rütbe. Yarbay

KAİME : Ottoman Turkish

Uzun bir kâğıda yazılan ferman. * Kitap yaprağı. * Kâğıt para

KAİME : Ottoman Turkish

para

KAİMEN : Ottoman Turkish

Ayakta durarak. Yıkılmamış. * Canlı olarak

KAK : Ottoman Turkish

Uzun, tavil. * Alaca karga

KAKUM : Ottoman Turkish

Kürkü makbul bir cins kedi

KAKUNC : Ottoman Turkish

Kanbel otu. (İt üzümünün bir nevidir.)

KAKUZE : Ottoman Turkish

(C.: Kavâkiz) Boş maşrapa

KAKÜL : Ottoman Turkish

(Kâgül) f. Alnın üzerine sarkıtılan kısa kesilmiş saç

KAL : Ottoman Turkish

(A, uzun okunur) Söz

KAL : Ottoman Turkish

konuşma