Ottoman Turkish
KALEHZEM : Ottoman Turkish
Yeyni, hafif. * Suyu çok olan büyük deniz
KALEM : Ottoman Turkish
(C.: Aklâm) Kamış. Yazı için ucu inceltilen bir nevi ince ve sert kamış. * Yazı yazmak için kullanılan her türlü âlet. * İfâde. Üslub. * Mâden, taş ve tahta üzerinde oymak için ucu sivri çelik âlet. * İnce boya, fırçası. * Yazı enva'ı. * Resim. Nakış. * Resmi dâirelerde kâtiplerin çalıştıkları oda. * Ağacı aşılamak için kullanılan ucu kalem gibi yontulmuş ince çöp. * Çiçek ve sâir hastalıklara karşı kullanılan aşıyı hâvi ufak şişe. * Ok
KALEM SURESİ : Ottoman Turkish
Kur'an-ı Kerim'in
suresinin ismidir. Mekkîdir
KALEMDAN : Ottoman Turkish
f. Kalem kutusu, kalemlik
KALEMEN : Ottoman Turkish
Yazı ile, kalem ile. * Sayıca, sayı bakımından
KALEMGİR : Ottoman Turkish
f. Yazı yazarken kalemin kâğıda takılmadan rahatlıkla kayması
KALEMİYYE : Ottoman Turkish
Eskiden kalemlerde yazı karşılığı olarak alınan para
KALEMKEŞ : Ottoman Turkish
f. Yazan, yazıcı, yazar, müellif. * Çizen. * Yazıda silinti yapan
KALEMKÂR : Ottoman Turkish
f. Tülbent veya ince kumaş üzerine fırça ile şekiller yapan yazmacı. * Maden üzerine kazarak şekiller yapan kimse. * Duvar veya tavanlara süs yapan, nakkaş
KALEMKÂRÎ : Ottoman Turkish
f. Resimcilik, ince nakkaşlık. * İnce nakkaşın elinden çıkmış
KALEMREV : Ottoman Turkish
f. Bir hükümdar veya hükümetin hükmünün geçtiği yer
KALEMZEDE : Ottoman Turkish
f. Yazılmış, kaleme alınmış
KALEMZEN : Ottoman Turkish
f. Yazan, yazıcı, kâtib
KALEMÎ : Ottoman Turkish
(Kalemiyye) Kalemle alâkalı. Kalemle münâsebet ve alâkası olan
KALEN : Ottoman Turkish
(A, uzun okunur) Söylemek suretiyle. Söyleyerek
KALEN : Ottoman Turkish
konuşarak
KALENDER : Ottoman Turkish
f. Dünyayı terkederek elini çekip Allah yolunda giden kimse. * Dünyâdan elini çekip herşeyi hoş gören kimse. * Dünya alâkalarından uzak, alâyişe aldanmaz hakikat adamı. Filozof
KALENDERÂNE : Ottoman Turkish
f. Kalenderce. Kalender olan bir kimseye yakışır surette
KALENDERÎ : Ottoman Turkish
"f. Feylesofluk; kalenderlik; dervişlik; serserilik. * Edb: Halk edebiyatı tâbirlerindendir. Halk şâirleri ""mef'ulü, mefaîlü, mefaîlü, feûlün"" vezninde tanzim ettikleri gazele bu adı verirler."
KALENSÜVE : Ottoman Turkish
Üzerine sarık sarılarak başa giyilen külâh. * Mantarın başlığı, tablası
KALES : Ottoman Turkish
Kusuntu
KALET : Ottoman Turkish
(C.: Kılât) Helâk olmak. * Dağlarda, içinde su biriken çukur. * Göz çukuru. * Baş parmağın dibinde olan çukur
KALFA : Ottoman Turkish
"Sarayla konaklardaki cariyeler hakkında kullanılan bir tâbir idi. Konaklarda bu tâbir, daha çok bunların eskileri ve yaşlıları hakında kullanılırdı. Gençlerine ""kız"" denilir ve adlarıyla çağrılırlardı. * Eski tarz mekteblerde öğretmen yardımcısı. * Bir san'atta usta ile çırak arasındaki işçi."
KALGAY : Ottoman Turkish
Eskiden Kırım Hanlığı'nın veliahtlerine verilen ünvan
KALH : Ottoman Turkish
Ferc
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani