Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
KANAH : Ottoman Turkish

(C.: Kanevât-Kınâ-Kınaâ) Yer altında olan su yolu. * Kendir ağacı

KANAS : Ottoman Turkish

Av yeri

KANAT : Ottoman Turkish

(C.: Kanavât) Yeraltına döşenmiş olan künk. Küçük kanal, su borusu. * Sopa, mızrak

KANATA : Ottoman Turkish

ing. Bol ağızlı su testisi. * Sıvı koymaya mahsus kap. * Bazan ölçü gibi de kullanılır

KANATİR : Ottoman Turkish

(Kantara. C.) Taştan yapılan kemerli büyük köprüler. Kantarlar

KANAVAT : Ottoman Turkish

(Kanât. C.) Yeraltına döşenmiş olan künkler. Su yolları. * Mızraklar, sopalar

KANAZI' : Ottoman Turkish

(Kunzua. C.) Uzamış saç. * Baş traş edilirken yer yer bırakılan saç

KANAÂT : Ottoman Turkish

kısmetine razı olma, kabullenme

KANAÂTBAHŞ : Ottoman Turkish

kanaat veren

KANAÂTKÂRÂNE : Ottoman Turkish

kanaat edercesine

KANBER : Ottoman Turkish

Hz. Ali'nin (R.A.) sâdık, vefakâr ve sevgili kölesinin adı. * Mc: Bir evin gediklisi. * Herşeye burnunu sokan, her düğün ve eğlencede bulunan bir adamdan kinâye olarak kullanılır

KAND : Ottoman Turkish

Şeker, şeker kamışının donmuş suyu

KANDAL : Ottoman Turkish

Büyük başlı

KANDAVE : Ottoman Turkish

Yaramaz huylu. * Gıdası olmayan taam. * Büyük iri

KANDEFİR : Ottoman Turkish

Yaşlı kimse, acuz

KANDİL : Ottoman Turkish

idare lâmbası

KANDÎ : Ottoman Turkish

şekerimsi, şekerle ilgili, şekerden

KANEF : Ottoman Turkish

Kulağın küçük ve kalın olması

KANEME : Ottoman Turkish

Kir. * Yağdan gelen pis koku

KANEŞVERE : Ottoman Turkish

Hayız görmez kadın

KANFA : Ottoman Turkish

Kulakları küçük ve kaba olan kadın. (Müz: Aknef)

KANFAŞ : Ottoman Turkish

Yaşlı, ihtiyar

KANFESE : Ottoman Turkish

Tesbih böceği

KANGREN : Ottoman Turkish

Yun: Canlı vücudun belirli bir kısmında hücrelerin ölmesiyle meydana gelen bir hastalık

KANGREN : Ottoman Turkish

hücrelerin ölmesiyle oluşan bir hastalık