Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
KANH : Ottoman Turkish

Suyu içip kandıktan sonra başını kaldırmak

KANİ' : Ottoman Turkish

(A, uzun okunur) Kanaat eden. Kendinde olan helâla razı olup, başkasının hiçbir şeyine göz dikmeyen. * Kanmış. İnanmış. Tatmin olmuş

KANİB : Ottoman Turkish

İnsan topluluğu

KANİF : Ottoman Turkish

İnsan cemaati. * Çok yağmur ve bulut. * Geceden bir parça

KANİSA : Ottoman Turkish

(C.: Kavânıs) Taşlık denilen ve kuşlarda olan bir organ

KANİT : Ottoman Turkish

(A, uzun okunur) (Kunut. dan) Kunut ve duâ eden. * İtaatlı. * Sükût eden

KANİTÎN : Ottoman Turkish

Kunut ve duâ edenler. Allah'a itaat ve ibadet edenler

KANKAL : Ottoman Turkish

Büyük kile

KANKANE : Ottoman Turkish

Yol göstermek

KANKARİS : Ottoman Turkish

Börek

KANNAD : Ottoman Turkish

şeker yapan, şekerci

KANNAS : Ottoman Turkish

Avcı, seyyad

KANNİS : Ottoman Turkish

Avcı, av

KANNUR : Ottoman Turkish

Başı büyük kişi

KANS : Ottoman Turkish

Av. Av avlama

KANSA : Ottoman Turkish

(Kuşlarda) Kursak

KANTAR : Ottoman Turkish

Ağırlık ölçüsü âleti. * Binikiyüz dinar, onikibin okiyye, yüz okiyye gibi hudutsuz bir vezindir. * Kırk okka

KANTAR : Ottoman Turkish

tartı aleti

KANTARA : Ottoman Turkish

Taştan yapılan, kemerli büyük köprü

KANTARA : Ottoman Turkish

köprü

KANTARİYYE : Ottoman Turkish

Kantar ücreti. Tartma parası

KANTİN : Ottoman Turkish

Fr. Kışla, fabrika, mekteb gibi yerlerde bakkal veya aşcı dükkânı

KANU' : Ottoman Turkish

Kanaat sâhibi. Kanaatkâr, kanaatli. Hakkına razı olan

KANUN : Ottoman Turkish

(C.: Kavânin) Herkesin uyması için devletin teşri kuvveti tarafından konulan her türlü meşru nizam, kaide, emir, nehiy ve yasaklar. * Kaziye-i külliye. Kâinatta Allah'ın koyduğu değişmez nizam

KANUN : Ottoman Turkish

uyulması gereken kesin kural