Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ASMAÎ : Ottoman Turkish

Arapların şöhret bulmuş şairi

ASMENDE : Ottoman Turkish

Şaşkın, alık, dalgın. Hile ile kandıran, hileci

ASMÂ : Ottoman Turkish

Ön ayağı beyaz olan dişi koyun

ASMIHA : Ottoman Turkish

(Sımah. C.) Kulak kanalları

ASNIM : Ottoman Turkish

(Sanem. C.) Putlar. * Sevgililer

ASPİRATÖR : Ottoman Turkish

Fr. Hava emme cihazı

ASR : Ottoman Turkish

Muttali olmak. Gözcülük etmek

ASR : Ottoman Turkish

ikindi vakti

ASR-I CAHİLİYYET : Ottoman Turkish

Cahiliyyet asrı. Cahiliyyet devresi. * Arabistan'da İslâmiyet'ten önceki putperestlik ve vahşet devri

ASR-I EHÎR : Ottoman Turkish

Son asır

ASR-I EVVEL : Ottoman Turkish

"İlk asır. * Ist: Fey-i zevâle ilâveten, herşeyin gölgesi kendisinin bir misli daha uzadığı zamandan başlayıp, iki misli uzayıncaya kadar süren ikindi vaktidir. (Fey-i zevâl; güneş tam ortada iken, gölgenin uzunluğudur.)"

ASR-I HÂZIR : Ottoman Turkish

Şimdiki asır, yeni zaman

ASR-I SAÂDET : Ottoman Turkish

"Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) peygamber olarak dünyada bulunduğu devir. (Bu sıdk ve kizb; küfür ve iman kadar birbirinden uzak. Asr-ı Saadet'te sıdk vâsıtasıyla Muhammed'in (A.S.M.) âlâ-yı illiyyine çıkması ve o sıdk anahtarıyla hakaik-ı imaniye ve hakaik-ı kâinat hazinesi açılması sırrıyla, içtimaiyat-ı beşeriye çarşısında sıdk, en revaçlı bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta' hükmüne geçmiş. Ve kizb vasıtasıyla Müseylime-i Kezzâbın emsâli, esfel-i sâfiline sukut etmiş. Ve kizb o zamanda küfriyat ve hurafatın anahtarı olduğunu o inkılâb-ı azîm gösterdiğinden, kâinat çarşısında en fena, en pis bir mal olup; o malı satın almak değil; herkes nefret etmesi hükmüne geçen kizb ve yalana, elbette o inkılâb-ı azîmin saff-ı evveli olan ve fıtratlarında en revaçlı ve medâr-ı iftihar şeyleri almak ve en kıymetli ve revaçlı mallara müşteri olmak fıtratında bulunan Sahabeler; elbette şüphesiz bilerek ellerini yalana uzatmazlar. Kizb ile kendilerini mülevves etmezler. Müseylime-i Kezzâb'a kendilerini benzetemezler. Belki, bütün kuvvetleriyle ve meyl-i fıtriyeleriyle en revaçlı mal ve en kıymettar meta' ve hakikatların anahtarı Muhammed'in (A.S.M.) âlâ-yı illiyyîne çıkmasının basamağı olan sıdk ve doğruluğa müşteri olup, mümkün olduğu kadar sıdktan ayrılmamağa çalıştıklarından, ilm-i Hadisce ve ulema-i şeriat içinde bir kaide-i mukarrere olan ""Sahabeler, daima doğru söylerler. Onlardaki rivâyet, tezkiyeye muhtaç değil. Peygamberden (A.S.M.) rivayet ettikleri Hadisler bütün sahihtir."" diye ehl-i şeriat ve ehl-i hadisin ittifakına kat'î hüccet bu mezkûr hakikattır. H.)"

ASR-I SÂNİ : Ottoman Turkish

"İkinci asır. * Ist: Fey-i zevâle ilâveten, herşeyin gölgesi kendi boyunun iki misli daha uzadığı zamandan başlayan ikindi vaktidir. (Fey-i zevâl; güneş tam ortada iken, gölgenin uzunluğudur.)"

ASR-I ÂHİR : Ottoman Turkish

Son asır, son devir

ASRA' : Ottoman Turkish

Zor olan şey. Güç nesne. * Kanatlarının uçlarında beyazlıklar olan tavşancıl kuşu

ASRAF : Ottoman Turkish

(Sarf. C.) Masraflar. * Değişiklikler

ASRAM : Ottoman Turkish

(Sırm. C.) İnsan toplulukları, insan kümeleri. * Çadır grupları

ASRAN : Ottoman Turkish

(Asaran) İki devir. Gece ve gündüz. * İki asır. * Gündüzün zamanı

ASRE : Ottoman Turkish

(C.: Aserât) Ayak kayma, sürçme, yanılma

ASREM : Ottoman Turkish

Kulağı sakat, hasta. * Ailesini geçindirmek için sıkıntı çeken (kimse). * Bölük bölük

ASREMAN : Ottoman Turkish

Gece, gündüz

ASRİS : Ottoman Turkish

f. At koşturulan meydan, hipodrom

ASRÎ : Ottoman Turkish

Devre, modaya ve israflı fantaziyelere uyan. Taklitçi. Zamana uygun. Bir devreye, asra âit ve müteallik

ASRÎ : Ottoman Turkish

çağa uygun