Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ATAŞE : Ottoman Turkish

Fr. Elçiliklerde vazifeli memur

ATB : Ottoman Turkish

Hışım etmek. * Fesad. * İkrah olunan, kerih görülen

ATBA : Ottoman Turkish

(Taby. C.) Meme başları, uçları

ATBA' : Ottoman Turkish

En pis

ATBAK : Ottoman Turkish

(Tabak. C.) Tabaklar. Kapaklar

ATBAL : Ottoman Turkish

(Tabl. C.) Davullar

ATBAN : Ottoman Turkish

Tek ayak üstüne sıçramak. * Davarın üç ayak üstüne yürümesi

ATEBAT : Ottoman Turkish

(Atebe. C.) Eşikler, basamaklar.* İranlıların mukaddes ziyaret yeri

ATEBE : Ottoman Turkish

(C. Atebât) Basamak, eşik

ATEBE-İ FELEK-MERTEBE : Ottoman Turkish

Osmanlı Padişahlarının sarayı

ATEH : Ottoman Turkish

Bunama, bunaklık. (Ateh getirmiş bir ihtiyar)

ATEH : Ottoman Turkish

unama, bunaklık

ATEH KABL-EL MİÂD : Ottoman Turkish

Erken bunama

ATELE : Ottoman Turkish

(C.: Utül) Rende. * Kalın ve büyük asâ. * Fârisi yayı. * Doğurmamış dişi deve

ATEME : Ottoman Turkish

Gecenin ilk üçte bir bölümü. Yatsı namazı vakti. * İşsizlik, tembellik, atalet, üşengeçlik. * Akşam vaktine kadar hayvanın memesinde bâki kalan süt

ATER : Ottoman Turkish

Arap kadınlarının misk ve başka güzel şeylerle yoğurup, boyunlarına taktıkları gerdanlık

ATEŞ : Ottoman Turkish

f. Odun vs. gibi maddelerin yanmasından hasıl olan hâl. Od, nâr. * Kızgınlık, hararet. * Hiddet, gazab, şiddet. * Hayvanın çevik, hareketli ve oynak olması. * Yangın. * Gözyaşı. * Hastalık. * Harb, savaş.(Ateş unsuru, kâinatın bütün kısımlarını istilâ etmiş pek büyük bir unsurdur. Bir damar gibi kâinatın yaratılışından başlayarak her tarafa dalbudak salıp gelen şu şecere-i nâriyeye nazar-ı hikmetle dikkat edilirse, bu şecerenin başında, yani sonunda büyük bir meyvenin bulunduğu anlaşılır. Evet, toprağın içinde büyük ve uzun bir damarı gören adam, o damarın başında kavun gibi bir meyvenin bulunduğunu zannetmesi gibi, âlemin her tarafında damarları bulunan şu şecere-i nâriyenin de Cehennem gibi bir meyvesinin bulunduğuna bilhads yani sür'at-i intikal ile hükmedebilir. İ.İ.)

ATEŞ-BESTE : Ottoman Turkish

f. Hâlis altın, kırmızı altın

ATEŞ-BÂR : Ottoman Turkish

f. Ateş yağdıran

ATEŞ-BÂZ : Ottoman Turkish

f. Ateşle oynayan. Hokkabaz

ATEŞ-DİDE : Ottoman Turkish

f. Ateş görmüş, ateşten geçmiş. * Mc: Büyük ıztırab çekmiş ve tecrübe geçirmiş adam

ATEŞ-DİL : Ottoman Turkish

f. Sözü dokunaklı olan. * Her gördüğü güzeli seven. * Pek zeki adam

ATEŞ-DÂN : Ottoman Turkish

f. Mangal, ocak

ATEŞ-EFRÛZ : Ottoman Turkish

f. Ateş yakan, ateş tutuşturan

ATEŞ-EFŞÂN : Ottoman Turkish

f. Ateş saçan