Multilingual Turkish Dictionary Turkish English

OLDUĞU GİBİ KALAN : Turkish English

adj. stationary

OLDUĞU HALDE : Turkish English

conj. although, though, while

OLDUĞU TAKDİRDE : Turkish English

adv. in case of

OLDUĞUNA İNANMAK : Turkish English

v. suppose

OLDUĞUNDA : Turkish English

adv. in the event of

OLDUĞUNDAN AZ GÖSTERMEK : Turkish English

v. understate

OLDUĞUNDAN BAŞKA GÖRÜNMEK : Turkish English

v. masquerade

OLDUĞUNDAN BÜYÜK : Turkish English

adj. larger than life

OLDUĞUNDAN DEĞİL : Turkish English

conj. not that

OLDUĞUNDAN GÜZEL GÖSTEREN : Turkish English

adj. flattering

OLDUĞUNDAN GÜZEL GÖSTERMEK : Turkish English

v. flatter

OLDUĞUNDAN İYİ GİBİ GÖSTERMEK : Turkish English

v. fake

OLDUĞUNDAN İYİ GÖSTERMEK : Turkish English

v. idealize

OLDUĞUNDAN KÜÇÜK GÖSTERME : Turkish English

n. understatement

OLGU : Turkish English

n. fact, event, phenomenon

OLGUCULUK : Turkish English

n. positivism

OLGUN : Turkish English

adj. mature, ripe, grown, mellow, seasoned

OLGUN CİNSİYET HÜCRESİ : Turkish English

n. genoblast

OLGUN OLARAK : Turkish English

adv. maturely

OLGUN OLMAYIŞ : Turkish English

n. unripeness

OLGUNLAŞAN : Turkish English

adj. efflorescent

OLGUNLAŞMA : Turkish English

n. maturation

OLGUNLAŞMAK : Turkish English

v. mature, ripen, flower, head, maturate, mellow, season, set

OLGUNLAŞMAMAK : Turkish English

v. (neg. form of olgunlaþmak) mature, ripen, flower, head, maturate, mellow, season, set

OLGUNLAŞMAMIŞ : Turkish English

adj. immature, unripe, sucking