Multilingual Turkish Dictionary

Turkish English

Turkish English
ÖKSÜZ VARDİYA : Turkish English

n. dogwatch

ÖKSÜZLÜK : Turkish English

n. orphanage, orphanhood

ÖKÇE : Turkish English

n. heel

ÖKÇE KÖSELESİ : Turkish English

n. heeltap

ÖKÇE LÂSTİK KORDONU : Turkish English

n. beading

ÖKÇE PARÇASI : Turkish English

n. heelpiece

ÖKÇE VETERİ : Turkish English

n. Achilles tendon

ÖKÇELİ : Turkish English

adj. heeled, beaded

ÖKÜZ : Turkish English

n. ox, bullock, steer

ÖKÜZ ARABASI İLE GÖÇ ETMEK : Turkish English

v. trek

ÖKÜZ DERİSİ : Turkish English

n. oxhide, buff

ÖKÜZ DERİSİNDEN YAPILMIŞ : Turkish English

adj. buff

ÖKÜZ DÜRTME DEĞNEĞİ : Turkish English

n. goad

ÖKÜZ KUYRUĞU : Turkish English

n. oxtail

ÖKÜZ KUYRUĞU ÇORBASI : Turkish English

n. oxtail soup

ÖKÜZDİLİ : Turkish English

n. anchusa

ÖKÜZGÖZÜ : Turkish English

n. camomile

ÖLDÜKTEN SONRA GERÇEKLEŞEN : Turkish English

adj. posthumous

ÖLDÜKTEN SONRA KAZANILAN ÜN : Turkish English

n. posthumous fame

ÖLDÜKTEN SONRA OLAN : Turkish English

adj. posthumous

ÖLDÜKTEN SONRA VÜCUDUN KATILAŞMASI : Turkish English

n. rigor mortis

ÖLDÜKTEN SONRA YAPILAN : Turkish English

adj. post mortem

ÖLDÜKTEN SONRA YENİDEN CANLANMA : Turkish English

n. resuscitation

ÖLDÜKTEN SONRAKİ : Turkish English

adj. post mortem

ÖLDÜKTEN SONRAKİ YAŞAM : Turkish English

n. future life