Multilingual Turkish Dictionary

Turkish English

Turkish English
ÖNCEDEN DÜŞÜNEREK : Turkish English

adv. premeditatedly

ÖNCEDEN DÜŞÜNMEK : Turkish English

v. discount, envisage, premeditate

ÖNCEDEN DÜŞÜNÜLMEMİŞ : Turkish English

adj. off-the-cuff

ÖNCEDEN DÜŞÜNÜLMÜŞ : Turkish English

adj. prepense

ÖNCEDEN FİKİR EDİNME : Turkish English

n. prefiguration

ÖNCEDEN FİKİR VERMEK : Turkish English

v. prefigure

ÖNCEDEN GEREKEN : Turkish English

adj. prerequisite

ÖNCEDEN GEREKLİ OLAN : Turkish English

adj. prerequisite

ÖNCEDEN GEREKLİ ŞEY : Turkish English

n. prerequisite

ÖNCEDEN GİTMEK : Turkish English

v. forego

ÖNCEDEN GÖRMEK : Turkish English

v. foresee, presage, anticipate

ÖNCEDEN GÖSTERMEK : Turkish English

v. foreshadow

ÖNCEDEN HABER VEREN : Turkish English

adj. precursory

ÖNCEDEN HABER VERME : Turkish English

n. prediction

ÖNCEDEN HABER VERMEK : Turkish English

v. give notice, foretell, forebode, predict, presage, prognosticate, prophesy

ÖNCEDEN HAZIRLAMAK : Turkish English

v. preset, prearrange, precondition, prefabricate, predispose

ÖNCEDEN HAZIRLANMAMIŞ : Turkish English

adj. unstudied

ÖNCEDEN HESAPLAMAK : Turkish English

v. precalculate

ÖNCEDEN HÜKÜM VERMEK : Turkish English

v. prejudge

ÖNCEDEN KAFASINDA CANLANDIRMA : Turkish English

n. prefiguration

ÖNCEDEN KARARLAŞTIRMA : Turkish English

n. predetermination

ÖNCEDEN KARARLAŞTIRMAK : Turkish English

v. preconcert, predetermine

ÖNCEDEN KARARLAŞTIRILMIŞ : Turkish English

adj. predetermined, preconcerted

ÖNCEDEN KAVRAMAK : Turkish English

v. prefigure

ÖNCEDEN KAYDEDİLMİŞ : Turkish English

adj. prerecorded