Multilingual Turkish Dictionary

Turkish French

Turkish French
YÜKLENME : Turkish French

embarquement [le]

YÜKLENMEK : Turkish French

être chargé, peser sur, se charger, assumer, cumuler, endosser

YÜKLEYİCİ : Turkish French

chargeur [le]

YÜKLÜ : Turkish French

chargé/e, lourd de qch, plein/e

YÜKLÜK : Turkish French

alcôve [la]

YÜKSEK : Turkish French

élevé/e, haut/e

YÜKSEK ADALET DİVANI : Turkish French

haute cour

YÜKSEK ATLAMA : Turkish French

saut en hauteur

YÜKSEK BASINÇ MERKEZİ : Turkish French

anticyclone [le]

YÜKSEK FIRIN : Turkish French

haut fourneau

YÜKSEK GÖREVLİ : Turkish French

dignitaire [le], magistrat [le]

YÜKSEK GÖREVLİLER : Turkish French

magistrature [la]

YÜKSEK KABARTMA : Turkish French

onde-bosse (rondes-bosses) [la]

YÜKSEK KAN BASINCI : Turkish French

hypertension [la]

YÜKSEK MAHKEME : Turkish French

cour suprême

YÜKSEK OVA : Turkish French

plateau [le]

YÜKSEK SESLE : Turkish French

à haute voix, fort, haut, tout haut

YÜKSEK SESLE KONUŞMAK : Turkish French

avoir le verbe haut, parler haut

YÜKSEK TANSİYON : Turkish French

hypertension [la]

YÜKSEK TANSİYONLU : Turkish French

hypertendu/e

YÜKSEK TANSİYONU OLMAK : Turkish French

avoir de la tension

YÜKSEKLİK : Turkish French

hauteur [la], élévation [la], altitude [la], haut [le], éminence [la]

YÜKSEKLİK KAYBETMEK : Turkish French

perdre de l'altitude

YÜKSEKLİK KAZANMAK : Turkish French

prendre de l'altitude

YÜKSEKLİKÖLÇER : Turkish French

altimètre [le]