Turkish Risale
NEFS-İ MARDİYE (MARZİYYE) : Turkish Risale
Kusurlarını bilen, kendisinden râzı olunan nefis. Rabbinin indinde makbul olan nefis
NEFS-İ MUTMAİNNE : Turkish Risale
İyiliği kötülükten ayırt ettirerek insanlık vazifesini tanıttıran ve vicdanına rahatlık veren hâl. İnsanı Allah'a yaklaştıran hâl. Günaha meyleden kötü sıfatlardan temizlenmiş ve güzel ahlâk ile muttasıf olarak kurb-u İlâhiye itmi'nan ve istikrar kazanmış olan insan iradesi. Nefsin, Allah'ın emirleri altına sakin ve şehevâta muâraza ederek ıztırabdan kurtulmuş olma hâli
NEFS-İ MÜLHEME : Turkish Risale
Tas: Lüzumu hâlinde Cenab-ı Hak tarafından kendisine hakikatlar ilham edilen, tasaffi ve tekâmül etmiş nefis
NEFS-İ MÜTEKELLİM : Turkish Risale
Gr: Birinci şahıs. (Bak: Mütekellim-i vahde)
NEFS-İ NÂTIKA : Turkish Risale
Akli ve nakli mes'elelerin münasebetlerini hissetmeğe ve anlamağa istidadı olan zâti ve cevheri hassası. Zâtında maddeden mücerred, fiilinde maddeye mukarin olan cevher. İnsan ruhu
NEFS-İ RÂDİYE : Turkish Risale
f. Rabbinden râzı ve hoşnud olanın nefsi
NEFS-İ İHBAR : Turkish Risale
Tam haber. Haberin tam esası
NEFSA : Turkish Risale
(C.: Nefsâvât-Nüfüs-Nifâs-Nevâfis) Yeni doğum yapmış kadın. Loğusa
NEFSANÎ : Turkish Risale
Bedenî arzu ve isteklerle alâkalı. Zaruret olmadığı hâlde keyf için olan istek ve arzuya ait. Kendine ait ve mensub
NEFSANİYET : Turkish Risale
Nefsini çok beğenmişlik. * Gizli düşmanlık, garez, kin
NEFSÎ : Turkish Risale
Nefis ile, kendisi ile alâkalı. Şahsa ait, nefse dair
NEFSÎ NEFSÎ : Turkish Risale
"Benim nefsim", "nefsim nefsim" mânâsına yalnız kendini düşünmeyi ve kendisiyle olan alâkayı ifâde eden bir tâbir
NEFT : Turkish Risale
Neft yağı. Çam gibi bazı ağaçlardan çıkarılan, tutuşabilen bir yağdır ve boyacılıkta vesair sanayide kullanılır
NEFT (NEFİT) : Turkish Risale
Çömleğin kaynayıp taşması ve içinde yemeğin kuruması. * Galeyan
NEFTA : Turkish Risale
(Nifta) (C: Nefat) Çalışmaktan dolayı elde çıkan kabarcık
NEFTÎ : Turkish Risale
f. Neft yağı renginde olan, siyaha yakın koyu yeşil
NEFUH : Turkish Risale
Sütü sağılmadan çıkıp akan deve
NEFUR : Turkish Risale
Ürken, ürküp kaçan. * Herkese iyiliği dokunan kimse
NEFUZ : Turkish Risale
Çocuk düşüren kadın
NEFY : Turkish Risale
Sürgün etmek. Birisini kendi rızası olmadan, bir yerden başka bir yere nakletmek, sürmek. * Gr: Bir şeyin olmadığını ifade eden (olumsuzluk) edatı. Müsbetin zıddı, menfi olan. Bir şeyin yokluğunu veya olmadığını iddia. (Bak: İnkâr)(İşte küffarın ve ehl-i dalâletin bir hakikat-ı imaniyeyi inkâr ve nefyetmelerinde kuvvet yoktur. Çünkü, nefiy sırrıyla ittifakları kuvvetsizdir. Bin nefyediciler, bir tek hükmündedir. Meselâ: Bütün İstanbul ahalisi, Ramazanın başında Ayı görmediğinden nefyetse, iki şâhidin isbâtiyle o cemm-i gafirin nefiy ve ittifakı sukut eder. L.)(Nefiy dahi iki kısımdır.Birisi: "Has bir mevkide ve hususi bir cihette yoktur." der. Bu kısım ise, isbat edilebilir. Bu kısım da bahsimizden hariçtir.İkinci kısım ise: Dünyaya ve kâinata ve âhirete ve asırlara bakan imani ve kudsi ve âmm ve muhit olan mes'eleleri nefiy ve inkâr etmektir. Bu nefiy ise... hiçbir cihetle isbat edilmez. Belki kâinatı ihata edecek ve âhireti görecek ve hadsiz zamanın her tarafını temâşâ edecek bir nazar lâzımdır; tâ o gibi nefiyler isbat edilebilsin. Ş.)
NEFY EDÂTI : Turkish Risale
Arabçada "Lâ", Farsçada "Nâ" gibi olumsuzluk bildiren edât
NEFY-İ EBED : Turkish Risale
Bir daha dönmemek üzere nefyedip sürme
NEFY-İ MÜLK : Turkish Risale
Bir malın başkasına ait olduğunu söyleme
NEFYAN : Turkish Risale
Vurma ânında yara ve cerahatten akan kan
NEFZ : Turkish Risale
Saçma, yayma. Neşretme. * Silkmek. * Nazar etme, bakma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani