Turkish Risale
BAHUZÛR : Turkish Risale
Huzur ile. Huzuru ile
BAHV : Turkish Risale
Hurmanın yaş olanı
BAHYE : Turkish Risale
f. Dikiş, teyel
BAHYE-ZEN : Turkish Risale
f. Terzi, dikiş diken, dikişçi
BAHZ : Turkish Risale
Sıkıntılı olma, can sıkma. * Yük ağır gelip hayvanı çökertme. * Bir adamı çenesinden, sakalından tutup çekme
BAHZEC : Turkish Risale
Yaban sığırının buzağısı
BAHÂ : Turkish Risale
f. Kıymet. Değer. Bedel. Pahâ
BAHÎ : Turkish Risale
şehvete dâir. şehvetle ilgili
BAHÎL : Turkish Risale
Hasis. Cimri. Tamahkâr. Hayırlı işlere malını (varsa bile) harcamayan
BAHÎLÂN : Turkish Risale
f. Bahiller, cimriler, tamâhkârlar
BAHÎRA : Turkish Risale
Süryâni rahiblerindendir. Zamanın ilim ve fenlerine vâkıf ve bilhassa hey'et ve nücumda ihtisas sahibiydi. Bu sebepten rahiblerin câhilleri kendisinden hoşlanmazlardı. Hazret-i İsâ'nın ulûhiyetini ve Hz. Meryem'in ümmullah olduğunu inkâr ve ilân ettiğinden, bulunduğu manastırın reisi tarafından kovulmuş ve Şam yolu üzerinde Busra civârında bir manastır edinmişti.İbn-i Hişam'ın siretinde İbn-i İshak'tan rivâyet olunarak: "Bahîra, kilise âleminde büyükten büyüğe intikal edip gelen bir kitaba malik bulunuyordu. Resül-i Ekremin bütün ahvâl ve evsafı bu kitabda yazılıydı." deniliyor ki, bu kitab "El-Enbâ" ünvânıyla bıraktığı rivâyet olunan bir kitab olacaktır. Kitabın başlıca bahisleri, yakında Arabistanda bir Nebi-i Zişân çıkacağı, tevhid itikadına dâvet edeceği ve putlara ibâdetten nehyedeceği mevzuu etrafında toplanıyordu.(Meşhur Bahîra-yı Rahib'in meşhur kıssasıdır ki: Nübüvvetten evvel, Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, amcası Ebu Tâlib ve bir kısım Kureyşî ile beraber, Şam tarafına ticarete gidiyorlar. Bahira-yı Râhib'in Kilisesi civarına geldikleri vakit oturdular. İnsanlar ile ihtilât etmiyen münzevi Bahira-yı Râhib birden çıka geldi. Kafile içinde Muhammed-ül Emin'i (A.S.M.) gördü. Kafileye dedi: "Şu Seyyid-ül-Alemîndir ve Peygamber olacaktır." Kureyşîler dediler: "Neden biliyorsun?" Mübarek Râhib dedi ki: Siz gelirken baktım ki, havada üstünüzde bir parça bulut vardı. Siz otururken, şu Muhammed-ül-Emin (A.S.M.) tarafına bulut meyletti, gölge yaptı. Hem görüyordum ki: Taş, ağaç ona secde eder gibi bir vaziyet gördüm. Bu ise, nebilere yapılır. M.)
BAHÛR : Turkish Risale
Sıcakta yerden yükselen buhar. * Tütsü. Yakılarak güzel kokular elde edilen ot ve sâir şey
BAHÛRDÂN : Turkish Risale
f. İçinde tütsü yakılan kap
BAHİCE : Turkish Risale
Ses, savt, sadâ
BAHİK : Turkish Risale
Tek gözü kör olan adam
BAHİKA : Turkish Risale
Görmiyen, kör (göz)
BAHİL : Turkish Risale
Avâre, başıboş, serseri. * Yularsız deve. Deyneği olmayan çoban
BAHİLE : Turkish Risale
Arap kabilelerinden birinin ismi. * Dul kadın
BAHİR : Turkish Risale
(Bak: Bahr)
BAHİRE : Turkish Risale
Kulağı kesik deve
BAHİT : Turkish Risale
Baht ve ikbalden vasıftır. Tâlii yaver olan adama denir. (Kamus'tan)
BAHŞ : Turkish Risale
f. Bağış. Verme. İhsan
BAHŞ-I KALENDERÎ : Turkish Risale
Cömertçe ihsan yapma, dağıtma
BAHŞAYENDE : Turkish Risale
f. Bağışlayıcı, afvedici
BAHŞAYİŞ : Turkish Risale
f. Bağışlayış. İhsan. İhsan etmek. Afv. Atiyye
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani