Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
RUZEGÜŞA : Turkish Risale

f. Oruç bozan, oruç açan, iftar eden

RUZEHAR : Turkish Risale

f. Oruç yiyen. Oruçsuz

RUZMERRE : Turkish Risale

f. Her günkü. Her günlük

RUZNAME : Turkish Risale

Vakit cetveli, takvim. * Günlük gazete, günlük hâdiselerin yazıldığı kâğıt. * Bir meclis veya hey'etin müzakerat proğramı. * Hergünkü gelir ve giderin kaydedilip yazıldığı defter

RUZÎ : Turkish Risale

f. Azık, rızık. Nasib, kısmet. * Gündüzle alâkalı. Gündüze âit

RUZÎHÂR : Turkish Risale

f. Rızık yiyici. Canlı, mahlûk

RUZİNE : Turkish Risale

f. Gündelikçi

RUZİRESAN : Turkish Risale

f. Rızık yetiştiren, rızık ulaştıran, Allah (C.C.)

RUŞEN : Turkish Risale

f. Parlak, aydın. Belli, âşikâr

RUŞENBEYAN : Turkish Risale

f. Fasih konuşan. Açık ifadeli

RUŞENDİL : Turkish Risale

Kalbi nurlanmış. Kâmil ve çok temiz dindar

RUŞENGİR : Turkish Risale

Cilâcı, parlatıcı

RUŞENZAMİR : Turkish Risale

Hakikatları bilen. Kalbi, gönlü hakikatlara vakıf olan

RUŞENÎ : Turkish Risale

f. Açıklık, aydınlık. * Belli olma

RÂDD : Turkish Risale

(Redd. den) Geri döndüren, reddeden, geri bırakan

RÂDD-ÜS SELÂM : Turkish Risale

Başkasının verdiği selamı alan

RÖNTGEN : Turkish Risale

Röntgen adında bir Alman âliminin 1896' da keşfettiği ışıklar. Bunlar gözle görülmediği halde fotoğraf camına tesir eder, vücuddan, tahta, kâğıt gibi maddelerden bu ışık geçebilir. Bazı hastalıkların teşhis ve tedavisinde de kullanılır. * Vücuddaki iç uzuvların filmini çekmek

RÖPORTAJ : Turkish Risale

Fr. Bir gazete muharririnin gördüklerini anlatan yazısı

RÜ'BE : Turkish Risale

(C.: Rüâb) Ağaç parçası

RÜ'YET : Turkish Risale

Görmek, bakmak. İdare etmek. Göz ile veya kalb gözü ile görmek. * Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, idrak etmek, tefekkür etmek, düşünmek. * Araştırmak

RÜ'YETULLAH : Turkish Risale

Cennet'te mü'minlerin Allah'ı görmeleri.(Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun? Ve nereye sevk olunuyorsun? Dünyanın bin sene mes'udane hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rü'yet-i cemaline mukabil gelmeyen bir Cemil-i Zülcelâl'in daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun. Mübtelâ ve meftun ve müştak olduğunuz mecazî mahbublarda ve bütün mevcudat-ı dünyevîdeki hüsün ve cemal, O'nun cilve-i cemalinin ve hüsn-ü esmasının bir nevi gölgesi... ve bütün Cennet, bütün letaifiyle bir cilve-i rahmeti... ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizablar ve câzibeler, bir lem'a-i muhabbeti olan bir Mâbud-u Lemyezel'in, bir Mahbub-u Lâyezâl'in daire-i huzuruna gidiyorsunuz ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan Cennet'e çağrılıyorsunuz. Öyle ise; kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz. M.)

RÜAVİ : Turkish Risale

Köy yakınında ve halk yöresinde güdülen deve

RÜBA : Turkish Risale

(C.: Ravâbi) Tepe, yüksek yer

RÜBAÎ : Turkish Risale

Dörtlük olan. Dörtle ilgili. * Edb: Dört mısralık belli vezinlerle yazılmış manzume. Aynı esasta 24 şekilli vezinle yazılan 4 mısralık şiir. * Gr: Mastarını meydana getiren dört harften hepsi de aslî olan kelimeler

RÜBB : Turkish Risale

(C.: Rubub) En aşağı derece ile pişmiş ve üçte birinden azı gitmiş olan sıkılmış üzüm