Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
RÜSVA : Turkish Risale

(Rüsvay) f. Rezil, kepaze, maskara, ayıpları meydana çıkarılmış

RÜSVA-YI ÂLEM : Turkish Risale

En aşağılık ve âdi adam

RÜSVAYÎ : Turkish Risale

f. Rezillik, itibarsızlık, haysiyetsizlik

RÜSVE : Turkish Risale

Muhkem ve sağlam olmak. * Sâbit olmak

RÜSÜL : Turkish Risale

(Resül. C.) Peygamberler, resüller. Bir kitapla gelen nebiler

RÜTBE : Turkish Risale

Basamak, derece. * Memuriyet derecesi. * Sıra. Mertebe, menzile. * Efkârın sonu. * Merdiven ayağı

RÜTBE-İ AKL : Turkish Risale

Aklın derecesi

RÜTBEŞİNAS : Turkish Risale

f. Derece bilir. Rütbe tanır

RÜTEB : Turkish Risale

(Rütbe. C.) Rütbeler, dereceler

RÜTEB-İ ASKERİYE : Turkish Risale

Askerlik rütbeleri

RÜTEBÎ : Turkish Risale

Rütbeye dair ve rütbelere mensub

RÜTTE : Turkish Risale

Pelteklik, kekemelik

RÜTTE' : Turkish Risale

Otlayan hayvan

RÜTUB : Turkish Risale

Sâbit olmak, kaim olmak, devamlılık, süreklilik

RÜUS : Turkish Risale

(Re's. C.) Re'sler. Başlar. Kafalar

RÜVAL : Turkish Risale

Salya, ağız suyu

RÜVEYDE : Turkish Risale

(Rüvide) İnce, hoş, nazik. * Bitmiş, neşvünema bulmuş

RÜVEYHA : Turkish Risale

Zariflik, incelik

RÜYA : Turkish Risale

(Rü'ya) Uykuda görülen misalî âlem. Düş.(Hayalâtlara karşı kapısı açık olan rüyaları tahkikî bir surette mevzubahs etmek, tahkik mesleğine tam uygun gelmediğinden; o cüz'î hâdise-i nevmiye münasebetiyle, mevtin küçük bir kardeşi olan nevme ait ilmî ve düsturî olarak altı nükte-i hakikatı, âyât-ı Kur'aniyenin işaret ettiği vecihte beyan edeceğiz.Birincisi: Sure-i Yusuf'un mühim bir esâsı, rüya-yı Yusufiye olduğu gibi; $ âyeti misillü çok âyetlerle, rüyada ve nevmde perdeli olarak ehemmiyetli hakikatlar var olduğunu gösterir.İkincisi: Kur'an ile tefe'üle ve rüyaya itimada ehl-i hakikat tarafdar değiller. Çünki Kur'an-ı Hakîm, ehl-i küfrü kesretle ve şiddetli bir tarzda vuruyor. Tefe'ülde, kâfire ait şiddeti, tefe'ül eden insana çıktığı vakit, yeis veriyor; kalbi müşevveş ediyor. Hem rüya dahi hayr iken, bâzı aks-i hakikatla göründüğü için şer telâkki edilir, yeise düşürür, kuvve-i mâneviyeyi kırar, su'-i zan verir. Çok rüyalar var ki: Sureti dehşetli, zararlı, mülevves iken; tâbiri ve mânası çok güzel oluyor. Herkes rüyanın suretiyle mânasının hakikatı mâbeynindeki münasebeti bulamadığı için; lüzumsuz telâş eder, me'yus olur, keder eder.Üçüncüsü: Hadis-i sahih ile nübüvvetin kırk cüz'ünden bir cüz'ü nevmde rüya-yı sâdıka suretinde tezahür etmiş. Demek rüya-yı sâdıka hem haktır, hem nübüvvetin vezaifine taalluku var. Şu üçüncü mes'ele, gayet mühim ve uzun ve nübüvvetle alâkadar ve derin olduğundan, başka vakte tâlik ediyoruz; şimdilik o kapıyı açmıyoruz.Dördüncüsü: Rüya üç nevidir: İkisi, tabir-i Kur'an'la $ da dahildir; tabire değmiyor. Mânası varsa da ehemmiyeti yok. Ya mizacın inhirafından kuvve-i hayaliye şahsın hastalığına göre bir terkibat, tasvirat yapıyor; yahut gündüz veya daha evvel, hattâ bir-iki sene evvel aynı vakitte başına gelen müheyyic hâdisatı, hayal tahattur eder; ta'dil ve tasvir eder, başka bir şekil verir. İşte bu iki kısım $ dır, tabire değmiyor. Üçüncü kısım ki, rüya-yı sâdıkadır. O, doğrudan doğruya mâhiyet-i insaniyedeki lâtife-i Rabbaniye âlem-i şehadetle bağlanan ve o âlemde dolaşan duyguların kapanmasıyla ve durmasıyla, âlem-i gayba karşı bir münasebet bulur; bir menfez açar. O menfez ile, vukua gelmeye hazırlanan hâdiselere bakar ve Levh-i Mahfuz'un cilveleri ve mektubat-ı kaderiyenin nümuneleri nevinden birisine rastgelir, bâzı vâkıat-ı hakikiyeyi görür. Ve o vâkıatta, bazan hayal tasarruf eder, suret libasları giydirir. Bu kısmın çok envaı ve tabakatı var. Bazı aynen gördüğü gibi çıkar, bazan bir ince perde altında çıkıyor, bazan kalınca bir perde ile sarılıyor.Hadis-i Şerifte gelmiş ki: Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bidayet-i vahiyde gördüğü rüyalar; subhun inkişafı gibi zâhir, açık, doğru çıkıyordu.Beşincisi: Rüya-yı sâdıka, hiss-i kablelvukuun fazla inkişafıdır. Hiss-i kablelvuku ise, herkeste cüz'î-küllî vardır. Hattâ hayvanlarda dahi vardır.Altıncısı ve en mühimmi: Rüya-yı sâdıka benim için hakkalyakîn derecesine gelmiş ve pek çok tecrübatımla, kader-i İlâhînin her şeye muhit olduğuna bir hüccet-i katı' hükmüne geçmiştir. Evet bu rüyalar, benim için hususan bir birkaç sene zarfında o dereceye gelmiştir ki; meselâ: Yarın başıma gelecek en küçük hâdisat ve en ehemmiyetsiz muamelât ve hattâ en âdi muhaverat yazılı olduğunu ve daha gelmeden muayyen olduğunu ve gecede onları görmekle, dilim ile değil, gözüm ile okuduğum bana kat'i olmuştur. Bir değil, yüz değil, belki bin def'a; gecede, hiç düşünmediğim halde gördüğüm bazı adamlar veyahut söylediğim mes'eleler, o gecenin gündüzünde, az bir tabir ile aynen çıkıyor. Demek en cüz'î hâdisat vukua gelmeden evvel hem mukayyeddir, hem yazılmıştır. Demek tesadüf yok, hâdisat başıboş gelmiyor, intizamsız değillerdir. M.)

RÜYA-YI SÂDIKA : Turkish Risale

Makbul ve muteber kimselerin gördükleri ve gördükleri gibi dünyada hakikatları zuhur eden sâdık rüya

RÜYUB : Turkish Risale

(Reyb. C.) şekler, şüpheler

RÜYUH : Turkish Risale

Zelillik, horluk, hakirlik. * Zayıflık

RÜYUN : Turkish Risale

Galebe etmek, üstün gelmek.RÜZ'
Noksan etmek, eksiltmek, noksanlaştırmak

RÜZAH (RÜZUH) : Turkish Risale

Davarın çok zayıf olması

RÜZAM (RÜZUM) : Turkish Risale

Davarın çok yorulup zayıflaması