Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
BAŞTİNA : Turkish Risale

Osmanlı İmparatorluğu zamanında Balkanların bazı yerlerinde devlet arazisinden tapu ve miras suretiyle geçen tarla

BAŞİK : Turkish Risale

(C.: Bevâşık) Atmaca denilen kuş

BAŞİR : Turkish Risale

Müjdeci, müjde veren. * Mutlu, mesut

BCEL : Turkish Risale

Cüssesi büyük olan iri yapılı adam. * Atta ve devede bulunan bir damar. (İnsanda o damara, "ırk-ı ekhal" derler.)

BE : Turkish Risale

f. Kelime başına getirilerek, Türkçedeki: "de, da, den, dan, ile, için" mânalarında kullanılır

BE'R : Turkish Risale

Kuyu kazmak.BER'
(Berâ, Bur', Bürü') Yaratmak. Halketmek. * Hastanın iyileşmesi. Sağlamlık

BE'S : Turkish Risale

Azab, şiddet. Korku. * Zarar, ziyan. * Zorluk, meşakkat, zahmet. * Fenalık. (Arapçada: "Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fenâ durumda olmak" mânâlarına gelir.)

BE'SA : Turkish Risale

Fakirlik, muhtaçlık ve benzerleri

BED-ÇEŞM : Turkish Risale

f. Nazarı değen, haset kimse

BED-ÜSLÛB : Turkish Risale

f. Üslûbu fena; tavrı, gidişi kötü

BEDA : Turkish Risale

(Bedâat) Hayret verici, yenilik ve iyiliklerde üstünlük. Acib ve garib olma. Yeni zuhur etme

BEDA' : Turkish Risale

Fikir, rey. * Çöle çıkmak

BEDAH : Turkish Risale

(C.: Büduh) Geniş yer

BEDAHAT : Turkish Risale

(Bedihî. C.) Delil ve isbata ihtiyacı olmayan şekilde âşikâr olan şeyler

BEDAHET : Turkish Risale

Açıklık. Zâhir delil. Belli, açık, aşikâr. * Birdenbire, hazırlıksız söz söyleme. * Atın yürümesi. * Her şeyin evveli, öncesi

BEDAHETEN : Turkish Risale

Birdenbire, aniden, ansızın. Düşünmeksizin. Açık ve zâhir olarak

BEDAL : Turkish Risale

Değişme, değiştirme, mübadele. Trampa

BEDAN : Turkish Risale

(Bed. C.) Kötüler, fenalar. Yaramazlar. * Çirkinler

BEDANET : Turkish Risale

Yağlı, besili olma. Semizlik

BEDARF : Turkish Risale

Muayyen bir gayenin gerçekleşmesi için zaruri olan veyâ zaruri görülen muayyen kalitede bir mal veya meta miktarıdır

BEDAVA : Turkish Risale

f. Parasız, meccanen, karşılıksız. * Mc: Çok ucuz. (Meselâ: Bunu bu fiata bedava almışsın, cümlesinde olduğu gibi.)

BEDAVE(T) : Turkish Risale

Çölde oturmak, Bedevilik. (Bak: Bedeviyet)

BEDAYİ' : Turkish Risale

(Bedi'-Bedia. C.) Yeni ihdâs olunmuş, görülmedik şeyler. Bedi'alar

BEDBAHT : Turkish Risale

f. Bahtsız, talihsiz, bahtı kara

BEDBİN : Turkish Risale

f. Kötü görüşlü. Ümidsiz. Her şeyin fena cihetini görmek isteyen. Bed ve fena görüp, beğenmez, istihsan etmez olan. $ sırriyle $ kaidesinin sırriyle $ gayet kısacık bir meâli: "Sözleri dinleyip en güzeline tâbi olup fenasına bakmayanlar, hidâyet-i İlâhiyeye mazhar akıl sahibi onlardır" meâlinde. Bizler için şimdi herşey'in iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzımdır ki mânasız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici hâller nazar-ı dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul etmesin. Sekizinci Söz'de, bir bahçeye iki adam, biri çıkar biri giriyor. Bahtiyarı bahçedeki çiçeklere, güzel şeylere bakar, safa ile istirahat eder. Diğer bedbaht, temizlemek elinden gelmediği hâlde çirkin, pis şeylere hasr-ı nazar eder, midesini bulandırır. İstirahata bedel sıkıntı çeker, çıkar gider. Şimdi hayat-ı içtimaiye-i beşeriyenin safhaları hususan Yusufiye Medresesi bir bahçe hükmündedir. Hem çirkin, hem güzel, hem kederli, hem ferahlı şeyler beraber bulunur. Âkıl odur ki; ferahlı ve güzel şeylerle meşgul olup çirkin, sıkıntılı şeylere ehemmiyet vermez, şekva ve merak yerinde şükreder, sevinir. ş.)