Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
ZABAB : Turkish Risale

Rutubetli duman. Sis

ZABAZIB : Turkish Risale

Devenin çok acıktığında karnının ötmesi

ZABB : Turkish Risale

Kertenkele, keler

İKTİSAB-I ŞAN Ü ŞÖHRET : Turkish Risale

Şan ve şöhret kazanma, meşhur olma

İKTİSABAT : Turkish Risale

(İktisab. C.): İktisablar, kazanmalar, elde etmeler ve edinmeler

İKTİSAD : Turkish Risale

Tutum, biriktirme. Her hususta itidal üzere bulunmak. Lüzumundan fazla veya noksan sarfiyattan kaçınmak. * Edb: Beyit veya kasideyi birbirine vasl ile uzatmak.(İktisad ve hıssetin çok farkı var. Tevâzu, nasıl ki ahlâk-ı seyyieden olan tezellülden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memduhadır. Ve vakar, nasıl ki kötü hasletlerden olan tekebbürden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memduhadır. Öyle de: Ahlâk-ı âliye-i Peygamberiyeden olan ve belki kâinattaki nizâm-ı hikmet-i İlâhiyye'nin medarlarından olan iktisad ise, sefillik ve bahillik ve tama'kârlık ve hırsın bir halitası olan hısset ile hiç münasebeti yok. Yalnız, sureten bir benzeyiş var. Bu hakikatı te'yid eden bir vâkıa:Sahabenin abâdile-i seb'a-yı meşhuresinden olan Abdullah İbn-i Ömer Hazretleri ki: Halife-i Resulullah olan Fâruk-u Azam Hazret-i Ömer'in (R.A.) en mühim ve büyük mahdumu ve sahabe âlimlerinin içinde en mümtazlarından olan o zat-ı mübârek çarşı içinde, alış verişte, kırk paralık bir meseleden iktisad için ve ticaretin medarı olan emniyet ve istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş. Bir sahabe ona bakmış. Ruy-i zeminin Halife-i Zişânı olan Hazret-i Ömer'in mahdumunun kırk para için münakaşasını acip bir hısset tevehhüm ederek o imamın arkasına düşüp, ahvâlini anlamak ister. Baktı ki Hazret-i Abdullah hâne-i mübârekine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi; ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi; ayrıldı, gitti. Uzaktan bakan o sahabe merak etti. Gitti o fakirlere sordu: "İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?" Herbirisi dedi: "Bana bir altın verdi." O sahabe dedi: "Fesübhânallah... Çarşı içinde kırk para için böyle münakaşa etsin de, sonra hanesinde ikiyüz kuruşu kimseye sezdirmeden kemâl-i rıza-yı nefisle versin!" diye düşündü, gitti, Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer'i gördü. Dedi: "Ya İmam! Bu müşkülümü hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, hanende de şöyle yapmışsın." Ona cevaben dedi ki: "Çarşıdaki vaziyet iktisattan ve kemâl-i akıldan ve alışverişin esası ve ruhu olan emniyetin, sadâkatın muhafazasından gelmiş bir hâlettir; hısset değildir. Hânemdeki vaziyet kalbin şefkatinden ve ruhun kemalinden gelmiş bir hâlettir. Ne o hıssettir ve ne de bu israftır."İmam-ı Azam, bu sırra işaret olarak: "Lâ isrâfe fi-l hayri kemâ lâ hayre fi-l isrâfi" demiş. Yani: "Hayırda ve ihsanda (fakat müstahak olanlara) israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur..." L.)(İktisad, lügatta "amelde i'tidal" demektir ki, kasıddan me'huzdur. Çünkü matlubunu iyi tanıyan bir kimse, onu hiç eğilip bükülmeden istikamet üzere kasdeder. Maksudunun mevzi ve mevkiini bilemiyen ise tahayyür içinde kalır. İfrat veya tefrit ile kâh sağa, kâh sola bocalar, çabalar durur. İşte bu sebeple iktisad, maksada müeddi olan amel demek olmuştur. Umur-u maliyedeki iktisadın da esası budur.) (E.T.)

İKTİSADÎ : Turkish Risale

İktisada ait, tutumla alâkalı. Ekonomik

İKTİSADİYAT : Turkish Risale

İktisad bilgisi. İktisad ve tutumla alâkalı olan işler

İKTİSAM : Turkish Risale

(Kısım. dan) Bölüşmek, paylaşmak

İKTİSAR : Turkish Risale

(Kasr. dan) Sözü kısa kesmek. Kısaltmak

İKTİSAS : Turkish Risale

Çekip koparma veya koparılma

İKTİTA' : Turkish Risale

Almak. Bir şeyin bir kısmını koparıp almak

İKTİTAB : Turkish Risale

Yazılmış olan bir şeyin kopyasını çıkarma, suretini alma

İKTİTAF : Turkish Risale

Edb: Sözün özünü almak. * Ağaçtan meyve toplamak. Toplanma. Toplama. * Bir uğraşma sonucunda faydalanma

İKTİTAF-I ESMAR : Turkish Risale

Meyve toplama

İKTİTAL : Turkish Risale

Birbirini öldürme

İKTİTAM : Turkish Risale

(Ketm. den) Ketmetme, gizleme, saklama. * Sararma

İKTİVA' : Turkish Risale

Dağlama. Kızgın demirle vücudun bir yerine dağ vurma

İKTİYAD : Turkish Risale

Hile yapma, dalavere ve oyun etme

İKTİYAL : Turkish Risale

Kile veya ölçek ile ölçme

İKTİYAS : Turkish Risale

Benzerini bulma. * Ölçme, kıyas tutma

İKTİZA : Turkish Risale

Lâzım gelme, gerekme. * Lâzım, ihtiyaç. Gerek. * İşe yarama

İKTİZA-Yİ HAL : Turkish Risale

Halin ve durumun gösterdiği lüzum

İKTİZAZ : Turkish Risale

Bozulup buruşma

İKVAL : Turkish Risale

Bir kimsenin, söylemediği halde bir sözü söyledi diye iddia etme