Turkish Risale
SEYR : Turkish Risale
Yürüyüş. * Eğlenme ve ibret için bakma. Gezip görme. * Görülecek şey ve yer. * Uzaktan bakıp karışmama. * Yolculuk
SEYR Ü SEFER : Turkish Risale
Gidiş geliş. Trafik
SEYR Ü SEYELÂN : Turkish Risale
Devamlı akıp gitme ve değişme
SEYR Ü SÜLUK : Turkish Risale
Tas: Takib edilecek usûl. Bir terbiye yoluna girip devam etme. Tarikata devam etme
SEYR-İ ENFÜSÎ : Turkish Risale
Hafî tariklerin çoğunda takib edilen ve nefsinin iç âlemindeki delillerle, vasıtalarla tekâmüle gidenlerin usûlü. (Bak: Seyr-i âfâkî)
SEYR-İ FİLMENÂM : Turkish Risale
Uykudaki veya rüyadaki seyr. (Bak: Seyr)
SEYR-İ ÂFÂKÎ : Turkish Risale
Terbiye ve mâneviyatta tekâmül yollarında, hariç âlemden, âfaktan başlamak suretiyle bulunan delillerle tekâmül edip nefsini ıslâh ve imâni ve Kur'âni hakikatlarda terakki etmek usulü.(Tarikatta "seyr-i enfüsi" ve "seyr-i âfâki" tâbirleri altında iki meşreb var.Enfüsi meşrebi; nefisden başlar, hariçten gözünü çeker, kalbe bakar, enaniyeti deler geçer, kalbinden yol açar, hakikatı bulur. Sonra âfâka girer. O vakit âfâkı nurâni görür. Çabuk o seyri bitirir. Enfüsi dairesinde gördüğü hakikatı, büyük bir mikyasta onda da görür. Turuk-u hafiyyenin çoğu bu yol ile gidiyor. Bunun da en mühim esası; enaniyeti kırmak, hevayı terketmek, nefsi öldürmektir.İkinci meşreb; âfaktan başlar, o dâire-i kübranın mezâhirinde cilve-i Esmâ ve Sıfâtı seyredip, sonra dâire-i enfüsiyyeye girer. Küçük bir mikyasta, dâire-i kalbinde o envârı müşahede edip, onda en yakın yolu açar. Kalb, âyine-i Samed olduğunu görür, aradığı maksada vâsıl olur.İşte birinci meşrebde süluk eden insanlar nefs-i emmareyi öldürmeye muvaffak olamazsa, hevâyı terkedip enaniyeti kırmazsa, şükür makamından, fahr makamına düşer; fahirden gurura sukut eder. Eğer muhabbetten gelen bir incizab ve incizabtan gelen bir nevi sekir beraber bulunsa, "şatahat" nâmiyle haddinden çok fazla dâvalar ondan sudur eder. Hem kendi zarar eder, hem başkasının zararına sebeb olur. M.)
SEYR-İ ŞUUNÂT : Turkish Risale
Kâinattaki hâdiseleri seyredip, görüp hakikatını anlamağa çalışmak. * Hâdiselerin bir halde kalmayıp akışı, değişmesi
SEYRAN : Turkish Risale
(Aslı: Seyeran) Gezme, gezinme. Bakıp görme. * Hareket etme. * Açılma, ferahlanma, teferrüc
SEYRANGÂH : Turkish Risale
f. Seyir yeri. Gezme ve eğlenme yeri
SEYRURET : Turkish Risale
Yürümek, gezmek
SEYTEL : Turkish Risale
Vahşi sığır
SEYTERE : Turkish Risale
Havâle olunmak
SEYYAD : Turkish Risale
Avcı. (Bak: Sayyad)
SEYYAF : Turkish Risale
(Seyf. den) Kılıçlı. * Kılıç yapan, kılıççı. * Cellât
SEYYAH : Turkish Risale
(Siyâhat. tan) Seyahat eden, dolaşan, gezen. Turist, yolcu
SEYYAHÎN : Turkish Risale
(Seyyahûn) Seyyahlar. Gezip âlemi seyredenler. Turistler, dolaşanlar, gezenler
SEYYAL(E) : Turkish Risale
Akıcı şey, su gibi sıvı olup akan. Çokça akan su. * Yer değiştiren her şey
SEYYALE-İ BERKİYYE : Turkish Risale
Şimşek akımı. Elektrik akımı. * Şimşek gibi akıcı ve parlak
SEYYALÂT : Turkish Risale
(Seyyale. C.) Akıcı olanlar, yerinde durmayıp gidenler, akanlar. Seyyal maddeler
SEYYAR(E) : Turkish Risale
Bir yerde durmayıp yer değiştiren. * Gökte veyâ güneş etrâfında dolaşan yıldız. Gezegen. * Kervan, kafile. * Otomobil
SEYYARAT : Turkish Risale
(Seyyare. C.) Seyyareler, gezegenler
SEYYİ' : Turkish Risale
Kötü, fena
SEYYİAT : Turkish Risale
(Seyyie. C.) Kötülük, günahlar, suçlar. Kötülüğe karşı çekilen sıkıntılar.(Kur'an-ı Kerim tahliye-i seyyiatı üç mertebesi ile zikretmiştir. Birincisi şirki terk, ikincisi maasiyi terk, üçüncüsü mâsivâullahı terk.) (İ.İ.)
SEYYİB(E) : Turkish Risale
Kadın görmüş erkek, erkek görmüş kadın. Dul kadın
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani