Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
TÂKA : Turkish Risale

Kubbeli mahfe. Pencere. * Takat. Güç, kuvvet, iktidar

TÂKAT : Turkish Risale

Güç, kuvvet. İktidar

TÂKAT-I BEŞER : Turkish Risale

Beşer gücü ve kuvveti. İnsana mahsus kuvvet

TÂKATFERSÂ : Turkish Risale

f. Dayanılmaz, tâkat götürmez

TÂKATGÜDAZ : Turkish Risale

f. Tâkati kaldıran, gücü kuvveti eriten, mahveden

TÂKATŞİKEN : Turkish Risale

f. Tâkati tüketen

TÂKIYYE : Turkish Risale

Takke

TÂKIYYE-DUZ : Turkish Risale

f. Takkeci, takke diken

TÂR : Turkish Risale

f. Karanlık. * Tel. Saç teli. * Tepe. * İplik

TÂR-I ANKEBUT : Turkish Risale

Örümcek ağı

TÂR-I ZÜLF : Turkish Risale

Saç teli

TÂRETEN UHRÂ : Turkish Risale

Bir kere daha, başka bir kere daha

TÂRIK : Turkish Risale

Gece gelen kimse. * Zulmette hâsıl olan belâ ve musibetler. * Parlak yıldız. * Sabah yıldızı. (Zühre)

TÂRIK SURESİ : Turkish Risale

Kur'an-ı Kerim'in
Suresinin ismidir. Mekkîdir

TÂRÂC : Turkish Risale

f. Yağma, talan, çapul. * Yağmalama, talan etme

TÂRÂC-GER : Turkish Risale

f. Yağmacı, çapulcu

TÂRÂC-KERDE : Turkish Risale

f. Yağmalanmış, talan edilmiş

TÂRİK : Turkish Risale

Terkeden, vazgeçen, bırakan

TÂRİK-ÜS SALÂT : Turkish Risale

Namaz kılmayı terketmiş olan kimse.(Çok tembellerden ve târik-üs salâtlardan işitiyoruz; diyorlar ki: Cenab-ı Hakk'ın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var ki, Kur'ân'da çok şiddet ve ısrar ile ibâdeti terkedeni zecredip Cehennem gibi dehşetli bir ceza ile tehdit ediyor. İtidalli ve istikametli ve adaletli olan ifade-i Kur'âniyeye nasıl yakışıyor ki, ehemmiyetsiz bir cüz'î hataya karşı, nihayet şiddeti gösteriyor?Elcevab: Evet, Cenab-ı Hak, senin ibadetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen, ibadete muhtaçsın; mânen hastasın. İbadet ise, mânevi yaralarına tiryaklar hükmünde olduğunu çok risalelerde isbat etmişiz. Acaba bir hasta, o hastalık hakkında, şefkatli bir hekimin ona nâfi' ilaçları içirmek hususunda ettiği ısrara mukabil, hekime dese: Senin ne ihtiyacın var, bana böyle ısrar ediyorsun?.. Ne kadar mânâsız olduğunu anlarsın.Amma Kur'ânın, terk-i ibadet hakkında şiddetli tehdidatı ve dehşetli cezaları ise; nasılki bir Padişah, raiyetinin hukukunu muhafaza etmek için; âdi bir adamın, raiyetinin hukukuna zarar veren bir hatasına göre, şiddetli cezaya çarpar. Öyle de; ibadeti ve namazı terk eden adam, Sultan-ı Ezel ve Ebedin raiyeti hükmünde olan mevcudatın hukukuna ehemmiyetli bir tecavüz ve mânevi bir zulüm eder. Çünkü; mevcudatın kemalleri, Sânia müteveccih yüzlerinde tesbih ve ibadet ile tezahür eder. İbadeti terkeden, mevcudatın ibadetini görmez ve göremez. Belki de inkâr eder. O vakit ibadet ve tesbih noktasında yüksek makamda bulunan ve herbiri birer mektub-u Samedani ve birer âyine-i Esmâ-i Rabbaniye olan mevcudatı âlî makamlarından tenzil ettiğinden ve ehemmiyetsiz, vazifesiz, câmid, perişan bir vaziyette telâkki ettiğinden, mevcudatı tahkir eder; kemalâtını inkâr ve tecavüz eder. Evet herkes; kâinatı kendi âyinesiyle görür. Cenab-ı Hak, insanı, kâinat için bir mikyas, bir mizan suretinde yaratmıştır. Her insan için, bu âlemden hususi bir âlem vermiş. O âlemin rengini, o insanın i'tikad-ı kalbîsine göre gösteriyor. Meselâ; gayet me'yus ve matemli olarak ağlayan bir insan, mevcudatı ağlar ve me'yus suretinde görür... gayet sürurlu ve neş'eli, müjdeli ve kemal-i neş'esinden gülen bir adam; kâinatı neş'eli, güler gördüğü gibi, mütefekkirâne ve ciddi bir surette ibâdet ve tesbih eden adam; mevcudatın hakikaten mevcud ve muhakkak olan ibadet ve tesbihatlarını bir derece keşfeder ve görür.. gafletle veya inkârla ibadeti terkeden adam; mevcudatı, hakikat-ı kemalâtına tamamiyle zıd ve muhalif ve hatâ bir surette tevehhüm eder ve mânen onların hukukuna tecavüz eder. Hem o târik-üs-salât, kendi kendine mâlik olmadığı için, kendi mâlikinin bir abdi olan kendi nefsine zulmeder. Onun mâliki, o abdinin hakkını onun nefs-i emmâresinden almak için, dehşetli tehdit eder. Hem netice-i hilkatı ve gaye-i fıtratı olan ibadeti terk ettiğinden, hikmet-i İlâhiyeye ve meşiet-i Rabbaniyeye karşı bir tecavüz hükmüne geçer. Onun için cezaya çarpılır.Elhasıl: İbadeti terkeden, hem kendi nefsine zulmeder;
nefs ise, Cenab-ı Hakk'ın abdi ve memlüküdür- hem kâinatın hukuk-u kemalâtına karşı bir tecavüz, bir zulümdür. Evet, nasılki küfür mevcudata karşı bir tahkirdir; terk-i ibadet dahi, kâinatın kemalâtını bir inkârdır. Hem hikmet-i İlâhiyyeye karşı bir tecavüz olduğundan, dehşetli tehdide, şiddetli cezaya müstahak olur.İşte bu istihkakı ve mezkur hakikatı ifade etmek için, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül-Beyan; mu'cizane bir surette o şiddetli tarz-ı ifadeyi ihtiyar ederek, tam tamına hakikat-ı belâgat olan mutabık-ı muktezâ-yı hale mutabakat ediyor. L.)

TÂRİK-İ DÜNYA : Turkish Risale

Hevâ ve hevesi terkeden. Dünyanın fâni olan cihetini terkedip Allah rızası yolunda olan

TÎ' : Turkish Risale

Kırk baş koyun

TÎB : Turkish Risale

(C.: Etyâb) Güzel koku. Güzel kokusu için sürülen şey

TÎC : Turkish Risale

(Tâc. C.) Taçlar

TÎCAN : Turkish Risale

(Tâc. C.) Taçlar

TÎG : Turkish Risale

f. Kılıç, seyf