Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
VACİD(E) : Turkish Risale

Vücuda getiren. * Varlıklı. Fâtır. Gani ve zengin. * Mevcud olan

VACİFE : Turkish Risale

Muztarib olan. Istırab çeken. Korkan. * Sallana sallana yürüyen

VACİZ(E) : Turkish Risale

Kısa

VAD : Turkish Risale

f. Oğul

VADADE : Turkish Risale

f. Reddolunmuş, geri çevrilmiş. Merdud

VADK : Turkish Risale

Yağmur damlamak. * Alışmak. * Yağmur. * Genişlik. * Kolaylaştırmak, yakın olmak

VADİ : Turkish Risale

İki dağ arasındaki uzun çukur. Dere. Bir nehrin aktığı yer. Nehir yatağı. * Yol, tarz, usül. * Saha

VADİ-İ HÂMUŞAN : Turkish Risale

Kabristan, mezarlık

VAFTİZ : Turkish Risale

(Vaftis) (Rumcadan) Hristiyanlarca çocuğun ve hristiyanlığa yeni girenin dine girme şartı sayılan, suya sokma merasimi. (Bak: Ta'mid)

VAFİD : Turkish Risale

(C.: Vüffed
Evfâd
Vüfud) Elçi, temsilci

VAFİH : Turkish Risale

Kilise kayyımı

VAFİR(E) : Turkish Risale

(Vefret. den) Bir çok, bol, çok. * Edb: Aruz kalıplarından bahr-ı rabi'nin ismidir

VAGD : Turkish Risale

Tamahkâr, cimri, hasis. * Alçak, bayağı, âdi

VAHA : Turkish Risale

Çöl ortasında suyu ve yeşilliği olan yer

VAHAL : Turkish Risale

(C.: Evhâl, vuhul) Bataklık, batak çamurlu yer. (Bak: Vahl)

VAHAMA : Turkish Risale

(Vahim. C.) Tehlikeli, korkulu ve vahim olan şeyler

VAHAMET : Turkish Risale

Zor, güçlük. * Ağırlık. Tehlike. Muhatara. Neticesi fena. * Hazım güçlüğü, sindirim zorluğu. * Korkulacak hal, tehlikeli vaziyet

VAHAT : Turkish Risale

Çöl ortasında yeşillik ve suyu olan yerler. Vâhalar

VAHAYFA : Turkish Risale

Eyvah, yazık

VAHDANÎ : Turkish Risale

Allah'ın birliği ile alâkalı

VAHDANİYET : Turkish Risale

Birlik, infirad. Benzeri olmamak. Artmaktan, ayrılmaktan, eksilmekten beri ve münezzeh olmak gibi mânaları ifade eden Allah'ın bir sıfatıdır. Bu sıfatla muttasıf olana Vâhid denir ki; benzeri olmayan; tecezziden, tekessürden beri olan zât demektir

VAHDEDDİN : Turkish Risale

(Aslı: Vahîdüddin, fakat Türkçede Vahdeddin şeklinde telâffuz edilir.) (Bak: Vahîd) Osmanlı Padişahlarının sonuncusu ve otuzaltıncısının adıdır. (Mi:
1926) Zeki, dirayetli ve dindardı. Osmanlılar ve İslâm âlemi için bir felâket işareti olan Sevr Muahedesini imzalamadı. Osmanlı ordusu olarak emrine bırakılan yegâne taburu Ayasofya Câmii etrafında sipere sokup câmiye çan takmak isteyenlere "Ateş edin" diye emir vermişti. İtimad ettiği paşaları Anadolu'ya gönderip Milli Kurtuluş hareketini hazırlamıştı. Böyleyken İtalya'da vefat etti ve sonra Şam'da Sultan Selim Câmii kabristanına defnedildi. (R. Aleyh)

VAHDET : Turkish Risale

Birlik. Yalnızlık. Teklik. (Kesretin zıddıdır.) * Edb: İfade esnasında mevzuun haricine çıkılmaması, maksad ne ise yalnız ondan bahsedilmesi, sözün dallandırılıp budaklandırılmaması. * Tas: Allah'a yakınlık. Gönlünü, kalbini tamamen Allah ile meşgul etme hali.(Yüsr-ü vahdet; yâni birlik usulüyle bir merkezde, bir elden, bir kanunla olan işler; gayet derecede kolaylık veriyor. Müteaddit merkezlerde, müteaddit kanuna, müteaddit ellere dağılsa müşkilât peyda eder. M.)

VAHDET-GÂH : Turkish Risale

f. Yalnız kalınacak yer

VAHDET-GÜZİN : Turkish Risale

f. Yalnızlığa çekilen