Turkish Risale
VELA-PERVER : Turkish Risale
f. Dostluk gösteren, dostluk besleyen
VELADET : Turkish Risale
(Bak: Viladet)
VELAYA : Turkish Risale
(Veliyye. C.) Veli kadınlar. Veliyyeler
VELAYET : Turkish Risale
Veli olan kimsenin hali. Velilik, dervişlik. * Dostluk. * Sadakat. * Başkasına sözünü geçirmek. Bir şeye kudret cihetiyle bizzat mutasarrıf olmak. (Bak: Veli)
VELAYET-İ KÜBRA : Turkish Risale
Büyük velilik. Akrebiyet-i İlâhiyenin inkişafına bakan ve veraset-i nübüvvetten gelen gayet kısa, fakat yüksek olan ve tarikat berzahına uğramadan zâhirden hakikata geçen velilik mesleği. (Sahabeler gibi)(Cadde-i kübrâ, elbette velayet-i kübra sahibleri olan Sahabe ve Asfiya ve Tâbiîn ve Eimme-i Ehl-i Beyt ve Eimme-i Müçtehidînin caddesidir ki doğrudan doğruya Kur'anın birinci tabaka şâkirdleridir. M.)
VELAYET-İ ÂMM : Turkish Risale
Huk: Umum mallara ve fertlere şâmil olan velayet. (Şeriat hâkimleri, kadılar ve valilerin velayetleri gibi)
VELAİD : Turkish Risale
(Velide. C.) Cariyeler, kadın esirler
VELAİM : Turkish Risale
(Velime. C.) Düğünler, evlenmeler. * Düğün ziyafetleri
VELB : Turkish Risale
Ulaşmak, varmak
VELEC : Turkish Risale
Kumlu yerde olan yol
VELED : Turkish Risale
Erkek çocuk. Oğul. Çocuk. * Döl, yavru
VELED-İ MANEVÎ : Turkish Risale
Evlâdlığa kabul edilen, âhiret evlâdı. Bir hocanın talebesi. Mürid
VELED-İ SULBÎ : Turkish Risale
Öz oğul, evlenmekle hâsıl olan kendi soyundan gelen çocuk
VELEDİYET : Turkish Risale
Birisinin evlâdı olma hâli. Çocuk oluş
VELEDİYET AKİDESİ : Turkish Risale
Hristiyanlıkta bir bâtıl akide. (Bak: Teslis)(İslâmiyet, tevhid-i hakiki dinidir ki; vasıtaları, esbabları ıskat ediyor. Enaniyeti kırıyor, ubudiyet-i hâlisa te'sis ediyor. Nefsin rububiyetinden tut, tâ her nevi rububiyet-i bâtılayı kat'ediyor, reddediyor. Bu sır içindir ki; havastan bir büyük insan tam dindar olsa enâniyeti terketmeye mecbur olur. Enaniyeti terketmiyen, salâbet-i diniyeyi ve kısmen de dinini terkeder.Şimdiki Hristiyanlık dini ise; "Velediyet Akidesi"ni kabul ettiği için, vesait ve esbaba te'sir-i hakiki verir. Din nâmına enaniyeti kırmaz; belki Hazret-i İsâ Aleyhisselâm'ın bir mukaddes vekili diye, o enaniyete bir kudsiyet verir. Onun için, dünyaca en büyük makam işgal eden Hristiyan havasları, tam dindar olabilirler. Hattâ Amerika'nın esbak Reis-i Cumhuru Wilson ve İngiliz esbak Reis-i Vükelâsı Loid George gibi çoklar var ki, mutaassıb birer papaz hükmünde dindar oldular. Müslümanlarda ise, öyle makamlara girenler, nâdiren tam dindar ve salâbetli kalırlar. Çünki, gururu ve enaniyeti bırakamıyorlar. Takvâ-yı hakiki ise, gurur ve enaniyetle içtima edemiyor. M.)
VELEH : Turkish Risale
f. Kahr, gazab, şiddet, hışım
VELEH-RESAN : Turkish Risale
Hayret verici, hayret edilen, şaşkınlık veren
VELEH-RESAN-I UKUL : Turkish Risale
Akılları hayrette bırakan
VELEHAN : Turkish Risale
Akıl gidip tembel olmak. * İbadet ederken vesvese veren şeytan
VELEHU : Turkish Risale
Bu da onun
VELEHZA : Turkish Risale
Şaşırmış
VELEHZEDE : Turkish Risale
f. Sevgilinin hışmına uğrayıp kahır çeken âşık
VELEV : Turkish Risale
Eğer, gerçi, her ne kadar da, hatta, ister, isterse
VELF : Turkish Risale
(Velif-Vilâf) Tez tez yelmek. Birbiri ardınca olmak
VELG (VELÜG) : Turkish Risale
Köpeğin kap içinden su içmesi veya bir şey yeyip yalaması
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani