Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
VESAİL : Turkish Risale

(Vesile. C.) Vesileler. Sebebler

VESAİT : Turkish Risale

(Vasıta. C.) Vasıtalar

VESAİT-İ NAKLİYYE : Turkish Risale

Nakil vasıtaları. Taşıtlar. (Vapur, tren, otomobil gibi)

VESB : Turkish Risale

Çok olmak

VESBE : Turkish Risale

Bir atlama. Bir sıçrayış

VESEB : Turkish Risale

Sıçrama, atlama

VESEN : Turkish Risale

Put. Müşriklerin taptıkları suret. Karşısında ibadet edilen heykel. (Bak: Put-perest)

VESENÎ : Turkish Risale

Putperest. Yıldızları ilâh itikad etmek gibi sapık şeylere inanan kimse

VESENİYYUN : Turkish Risale

Putperestler. Puta tapanlar

VESK : Turkish Risale

(C.: Evsük) Cem'etmek, toplamak. * Altmış sa'

VESM : Turkish Risale

Damga. İşaret. * Dağlama. * Döğerek toz hâline getirme

VESME : Turkish Risale

Hayvana vurulan kızgın damga

VESMEDÂR : Turkish Risale

f. Dağlanmış, damgalı. * Rastıklı

VESN : Turkish Risale

Hafif. * Uyku. * Uyku anında aklın gitmesi. * Uykudan dolayı kişiye ârız olan zayıflık

VESNAN : Turkish Risale

Uyuklayan, uykusu gelmiş olan

VESS : Turkish Risale

Suya dalmak

VESSELÂM : Turkish Risale

İşte o kadar, artık bitti, bundan sonra selâm. (Bak: Selâm)

VEST : Turkish Risale

Ev içerisinde olan her bir kapalı mekân

VESTÎ : Turkish Risale

f. Tercüme, şerh

VESTİYER : Turkish Risale

Fr. Pardesü, palto vesairenin çıkartılıp bırakıldığı yer

VESVAS : Turkish Risale

Müvesvis. Vesveseye sürükleyen şeytan. Nefsin zihinde ilka eylediği dağdağa ve fitne. Avcının ve köpeklerin gizli sesi

VESVESE : Turkish Risale

Şübhe. Tereddüt. Kuruntu. Aslı olmayan ihtimaller.(Vesvese, lügatta hışırtı, fısıltı gibi gizli ses demektir. Bu münasebetle gönülde tevali ve tekerrür eden gizli söze vesvese; ve bir nefse böyle bir söz ilka etmeğe de, vesvese vermek tâbir olunur.) (E.T.)(Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm. Her bir sünnet veya bir hadd-i şer'i zulmetli dalâlet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda, insan zerre miskal o sünnetlerden inhiraf ve udul ederse; şeytanlara mel'abe, evhama merkeb, ehval ve korkulara ma'rez ve dağlar kadar ağır yüklere matiyye olacaktır.Ve keza o sünnetleri, sanki semadan tedelli ve tenezzül eden ipler gibi gördüm ki: Onlara temessük eden yükselir, saadetlere nâil olur. Muhalefet edip de akla dayananlar ise, uzun bir minâre ile semaya çıkmak hamakatinde bulunan firavun gibi bir firavun olur. M.N.)(Ey su-i vesveseden me'yus nefsim! Tedai-yi hayâlât, tahattur-u faraziyat, bir nevi irtisam-ı gayr-ı ihtiyarîdir. İrtisam ise, eğer hayırdan ve nuraniyetten olsa, hakikatın hükmü bir derece suretine ve misaline geçer. Güneşin ziyası ve harareti, âyinedeki misaline geçtiği gibi... Eğer şerden ve kesiften olsa, aslın hükmü ve hassası, suretine geçmez ve timsaline sirayet etmez. Meselâ necis ve murdar bir şeyin âyinedeki sureti ne necistir, ne murdardır. Ve yılanın timsali, ısırmaz.İşte şu sırra binaen, tasavvur-u küfür, küfür değil; tahayyül-ü şetm, şetm değil. Hususan ihtiyarsız olsa ve farazî bir tahattur olsa, bütün bütün zararsızdır. Hem ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaatin mezhebinde bir şey'in şer'an çirkinliği, pisliği; nehy-i İlâhi sebebiyledir. Mâdemki ihtiyarsız ve rızasız bir tahattur-u farazîdir, bir tedâî-yi hayalîdir; nehiy ona taalluk etmez. O dahi ne kadar çirkin ve pis şeyin sureti dahi olsa, çirkin ve pis olmaz. M.)(İnsan kalben ve fikren hakaik-i İlâhiyeye bakıp düşündüğü zaman, bilhassa namaz ve ibadet esnasında, gerek şeytan tarafından, gerek nefsi tarafından pek fena, pis ve çirkin vesveseler, hâtıralar, sinekler gibi kalbe, akla hücum ederler. Bu gibi hevâî, vehmî ve çirkin şeylerin def'iyle uğraşan adam, o vesveselere mağlup olur. Ancak onları mağlup edip kaçırmak çaresi, müdafaayı terk edip onlar ile uğraşmamaktır. Evet arılar ile uğraşıldıkça onlar hücumlarını arttırırlar. Onlara karışılmadığı takdirde, insanı terkeder, giderler. Hem de o gibi vesveselerin, ne hakaik-ı İlâhiyeye ve ne de senin kalbine bir mazarratı yoktur. Evet, pis bir menzilin deliklerinden semânın güneş ve yıldızlarına, cennetin gül ve çiçeklerine bakılırsa, o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz. Ve fena bir te'sir etmez. (Hâşiye)(Hâşiye)
O çirkin sözler senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Meselâ: Sen namazda, Kâbe karşısında, huzur-u İlâhîde âyâtı tefekkürde olduğun bir halde, şu tedâî-yi efkâr seni tutup en uzak mâlâyâniyat-ı rezileye sevkeder. Meselâ: Ayinenin içindeki yılanın timsali ısırmaz. Ateşin misali yakmaz. Ve necasetin görünmesi âyineyi telvis etmez. M.N.)

VESVESEDÂR : Turkish Risale

f. Vesveseli, kuruntulu

VESİ' : Turkish Risale

(Vesia) Vüs'atli, geniş. * Meydanlık

VESİB : Turkish Risale

(Bak: Vüsub)