Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
ZEHİB : Turkish Risale

Altın sürülmüş, yaldızlı

ZEHİD : Turkish Risale

Az, kalil

ZEHİM : Turkish Risale

(C.: Zühüm) Yağlı ve kirli

ZEKAN : Turkish Risale

(C.: Ezkân) İki çenenin birleştiği yer. ("Enek" de derler.)

ZEKEN : Turkish Risale

İlim, feraset

ZEKER : Turkish Risale

(C.: Zükrân
Zükur
Zikâr
Zikâre) Erkek. * Erkeklik organı

ZEKERİYYA (A.S.) : Turkish Risale

Benî İsrail peygamberlerinden ve Hz. Süleyman Aleyhisselâm'ın neslindendir. Beytül-Makdis'de Tevrat yazan ve kurban kesen reis idi. Zevcesi, Hz. Meryem'in teyzesi idi. Benî İsrail'in büyüklerinden olan İmran namındaki zatın karısı Hanne, Zekeriyya (A.S.) ın karısının kardeşidir. Hz. Meryem İmran kızı ve Hanne'den doğmuştur. Zekeriyya Aleyhisselâm'ın himayesinde büyümüştü. Sonradan Yahya isminde oğlu dünyaya geldi. Yahudiler Zekeriyya'ya (A.S.) iftira ederek onu şehid ettiler. Kur'an-ı Kerim'de yedi defa ismi geçer. (Bak: Yahya A.S.)

ZEKEVAT : Turkish Risale

(Zekât. C.) Zekâtlar

ZEKK : Turkish Risale

Zayıf. * Yürürken adımların birbirine yakın olması

ZEKUN : Turkish Risale

Sivri ve sarkık enekli

ZEKURET : Turkish Risale

Erkeklik

ZEKVE : Turkish Risale

Tamamlamak. Kesmek

ZEKZEKE : Turkish Risale

Çirkin ve yaramaz huylu olmak

ZEKÂ : Turkish Risale

Çabuk anlama ve bilme kabiliyyeti. Fehim ve idrakte çabuk olma. * Ateşin alevlenmesi. * Güzel koku alma

ZEKÂB : Turkish Risale

f. Yazı mürekkebi

ZEKÂRET : Turkish Risale

Erkeklik

ZEKÂT : Turkish Risale

Nisab miktarı mala, paraya sahib olan Müslümanın kırkta birini fakirlere sadaka vermesi ve bu verilen sadaka. Ziyadeleşme, artma. * Temizlik. Taharet. (Bak: Sadaka, Nisab).( $ Bu kelâmın mâkabliyle nazmını icab ettiren münasebet ise: Namaz $ Yani dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâmın kantarası, yani köprüsüdür. Demek; birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlâhî iki esastırlar. Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır. İ.İ.)(Zekât ile sadakanın lâyık oldukları mevkilerini bulmak için bir kaç şart vardır:
Sadakayı vermekte israf olmaması.
Başkasından alıp başkasına vermek suretiyle halkın malından olmayıp kendi malından olması.
Minnetle in'âmın bozulmaması.
Fakir olmak korkusu ile sadakanın terk edilmemesi.
Sadakanın yalnız mala ve paraya münhasır olmadığı bilinmesi ile ilim, fikir, kuvvet, amel gibi şeylere de muhtaç olanlara sadakanın verilmesi.
Sadakayı alan adam, o sadakayı sefahette değil, hâcât-ı zaruriyyesinde sarfetmesi lâzımdır. İ.İ.)(Sadakalar kimlerin hakkıdır, bu cihete gelince, emr ü teşvik olunduğunuz infak u sadakat $ Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada vakf-ı nefs etmiş, $ Yeryüzünde şuraya buraya gidemiyen, yani Allah yolunda meşguliyetlerinden veya maraz ve acz gibi bir maniadan dolayı nafakalarını kazanmağa iktidarları olmayan o fakirler içindir ki $ hallerini tecrübe etmeyen cahil, onları $ taaffüflerinden, yani istemeğe tenezzül etmeyip tahammül ve tecemmül ile iffetlerini muhafaza ve ibraz eylediklerinden dolayı, zengin zanneder. $ Sen onları simalarıyla, dikkat edildiği zaman hallerinde görülecek edeb ü nezahet, yüzlerinde müşahede olunacak âsâr-ı fakr u zaruret gibi alâmetleriyle tanırsın. $ İnsanlardan dilenmezler, hele $ ilhah-ı ısrar ile hiç dilenmezler, olsa olsa pek muztar kaldıkları zaman ehline ifham-ı hâl ederler...Bu âyet, Ashab-ı Suffa tesmiye olunan fukara-yı Muhacirîn hakkında nazil olmuştur ki; dörtyüz kişi kadar vardılar. Medine'de ne bir meskenleri, ne aşiret ve akrabaları, hiçbir şeyleri yoktu, daima Mescid-i Nebeviyeye mülazemet ederler, mescidin sofasında ikamet eylerler, ilm-i Kur'an tahsil ederler, mevâız ve tedrisat-ı Peygamberîyi istimâ' ile müstefid olurlar, hep oruçlu bulunurlar. Hâsılı; ilm ü ibadete hasr-ı evkat ederler ve her ne zaman bir gaza olursa giderlerdi. Bunlar Medrese-i Risalet'in Allah yoluna vakf-ı nefs etmiş talebesiydiler.İbn-i Abbas Hazretlerinden vaki olan rivayete göre birgün Resulullah (A.S.M.) Ashab-ı Suffa'nın başlarına durmuş, hallerini nazar-ı tedkikten geçirmişti. Fukaralıklarını, çekmekte bulundukları zahmetleri gördü ve kalblerini tatyib edip buyurdular ki: "Ey Ashab-ı Suffa! Size müjdeler olsun ki, her kim şu sizin bulunduğunuz hal ü sıfatta ve bulunduğu halden razı olarak bana mülaki olursa o benim refiklerimdendir. " İşte bu âyet de bunlar dolayısiyle nâzil olmuştur. Ve fakat hükmü âmmdır. Allah rızası için düşmana karşı nöbet bekleyen veya Allah rızası için medreselerde dirsek çürüten veya Allah rızası için hidemât-ı âmmeye vakf-ı nefs eden ve bu ahval içinde malı mülkü yok, muhtaç olmakla beraber nafakasını kesbe vakit bulamayan veya kudreti yetişemiyen fukara-yı mü'minîn bu âyetin hükmünde dâhildirler. Bunlar infakat ü sadakatın en güzel masrıfını teşkil ederler. E.T.)

ZEKÂVET : Turkish Risale

Zeki oluş. Zeyreklik. Çabuk anlama ve kavrama. Keskin anlayış

ZEKİ(YE) : Turkish Risale

Hâlis. Temiz. Hali temiz olan

ZEKİK : Turkish Risale

Yazının satırlarının sık olması. * Yürürken kişinin adımlarının bibirine yakın olması

ZEKİR : Turkish Risale

Unutmayan. Hâfızası kuvvetli

ZEKİYY : Turkish Risale

Tâhir ve pâk kimse. Temiz insan

ZEL-CEDD : Turkish Risale

Kudret, kuvvet, azamet ve büyüklük sâhibi. (Bak: Cedd)

ZEL-CUD : Turkish Risale

Bol bol ihsan eden, cud ve cömertlik sahibi

ZELA' : Turkish Risale

Ayağın altında ve üstünde; elin ise arkasında olan yarık