Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
ZELAHLAH : Turkish Risale

(C.: Zelahlahât) Büyük çanak. * Aceleci ve uzun boylu adam. * Derin olmayan ırmak

ZELAK : Turkish Risale

Sülük

ZELAKA : Turkish Risale

(İzlâk
Zellâka) Fasâhat, kolaylık ve lisan inceliği, keskinlik. Nutkun güzel ve çabuk olması. * Tecvidde: Keskin olarak çıkan $ harflerinin ismi. Bunlara müzlika harfleri de denir

ZELALET : Turkish Risale

Alçaklık, hakirlik, horluk. Zillet

ZELAZİL : Turkish Risale

Zelzeleler. Yer sarsıntıları

ZELEC : Turkish Risale

Kaymak yer

ZELEF : Turkish Risale

Burnun küçük ve ucunun, gerisine eşit olması. (O burun sahibine "ezlef" derler) (Müe: Zülefâ)

ZELEFE : Turkish Risale

(C.: Zulef) Pâk ve ruşen nesne, parlak ve temiz cisim. * Kaypak, düz yer

ZELEL : Turkish Risale

Eksiklik

ZELEME : Turkish Risale

Keçinin boğazı altında sarkık olan kıllar. (Müz: Ezlem. Müe: Zelmâ)

ZELH : Turkish Risale

Bir ok atımı yer. * Islaklığından dolayı ayak kayan yer

ZELK(A) : Turkish Risale

Sürçme, kayma

ZELL : Turkish Risale

Yanlışlık yapma, yanılma. * Ayağı sürçme, kayma

ZELLAT : Turkish Risale

(Zelle. C.) Yanılmalar, yanlışlar. * Sürçmeler, kaymalar. * Hatalar

ZELLE(T) : Turkish Risale

Sürçme, sürçüp kayma. * Yanılma. Yanlış. Ufak suç

ZELLET-ÜL KARİ' : Turkish Risale

Okuyanın yanılması. Namaz içinde, kırâat esnasındaki yapılan yanlışlık

ZELUH : Turkish Risale

Kaypak yer

ZELUL : Turkish Risale

Yumuşak huylu. Sert başlı olmayan. İtaatlı ve râm olan. * Hecin devesi. * İnsanların emrindeki yeryüzünün hâli

ZELULÎ : Turkish Risale

Başı yumuşak. Dayanıklı. Sabırlı, tahammüllü

ZELZAL : Turkish Risale

(Zülzâl) Sarsıntı. Zelzele. Deprem. Sarsılma. (Bak: Zilzal)

ZELZELE : Turkish Risale

Yer sarsıntısı. * Sarsma.(Sual
Mâdem bu zelzele musibeti hatâların neticesi ve keffaret-üz-zünubdur. Mâsumların ve hatâsızların o musibet içinde yanması nedendir? Adâletullah nasıl müsaade eder? Yine manevî cânipten elcevab: Bu mes'ele sırr-ı kadere taalluk ettiği için, Risale-i Kader'e havale edip yalnız burada bu kadar denildi: $ Yani: "Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zâlimlere mahsus kalmayıp mâsumları da yakar."Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif, iktizâ ederler ki, hakikatlar perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler, A'lâ-yı İlliyyîne çıksınlar ve Ebucehiller, esfel-i sâfilîne girsinler. Eğer mâsumlar, böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebucehiller, aynen Ebubekirler gibi teslim olup, mücahede ile mânevi terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.Mâdem, mazlum, zâlim ile beraber musibete düşmek hikmet-i İlâhîce lâzım geliyor. Acaba o biçâre mazlumların rahmet ve adâletten hisseleri nedir?Bu suale karşı cevaben denildi ki: O musibetteki gazab ve hiddet içinde onlara bir rahmet cilvesi var. Çünki o mâsumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup, bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehâdet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve dâimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında aynı gazab içinde bir rahmettir. S.)

ZELZELET-ÜS SÂA : Turkish Risale

Kıyamet sarsıntısı. Kıyamet kopması ânında meydana gelecek olan çok müthiş zelzele

ZELZİL : Turkish Risale

Ev içinde olan mal, mülk ve eşya

ZELİC : Turkish Risale

(Ayak) kaymak

ZELİF : Turkish Risale

Adımını atmak