Turkish Risale
ÇARUĞ : Turkish Risale
f. Çarık
ÇARÜM : Turkish Risale
f. Dördüncü
ÇARİÇE : Turkish Risale
(Slavca) Rus İmparatoriçesinin nâmı
ÇARŞAF : Turkish Risale
Yatağın üstüne serilen veya yorgana kaplanan bez örtü. * Kadınların kullandığı baştan örtülen, pelerinli eteklikli sokak elbisesi. Kadınların örtünmesi farzdır. Bu maksatla çarşaf ucuz, pratik, hafif olması ve zengin fakir herkesin kolayca sağlıyabilmesi bakımından yaygın olarak kulanılagelmiştir. Çeşitli renklerde olabilir. Çarşaf kadar ucuz ve pratik İslâma uygun başka bir giyecek yapılmadığı için, çarşaf giyenleri kınamak çok haksızlıktır. Çarşaf zengin ve fakir ayrımını kaldırır. İç giyimi örttüğü için ailelerin birbirine özenerek israfa düşmelerini, gösterişi, çekememezlikleri ve bundan doğan huzursuzlukları önler. Ferâce, car, cilbab denen örtüler de, bu tarz örtü çeşitlerindendir. (Bak: Tesettür)
ÇAVELE : Turkish Risale
f. Güzel renkli bir cins gül. * Eğri büğrü, yamuk
ÇAVUŞ : Turkish Risale
Vaktiyle divanlarda hükümdarların hizmetinde bulunan yaver veya muhzır gibi subaylara denilirdi. Tanzimattan evvelki Osmanlı saray teşkilatında çavuşlar, padişahın yaverleri ve çavuşbaşı mabeyn müşiri idi. * Onbaşıdan üstte ve assubaydan alttaki derecede olan asker. * İşçilerin başları, şefleri
ÇAÇARON : Turkish Risale
İtl. Çok konuşan, çenesi düşük, geveze
ÇAÇELE : Turkish Risale
f. Postal, ayakkabı, çarık, pabuç
ÇAĞ : Turkish Risale
Zaman, vakit, esnâ, hengâm, mevsim. * Yaş. * Boy, kamet, tenâsüb, lüzumu derece semizlik.* Devir, tarih çağları. (İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ.)
ÇAĞATAY : Turkish Risale
Cengiz Han'ın oğlu Çağatay Han'ın ismine nisbetle Mâvera-ün Nehr taraflarında oturan Doğu Türklerine ve edebî lisan olarak kullandıkları Doğu Türkçesine verilen isimdir
ÇAĞDAŞ : Turkish Risale
(Bak: Asrî)
ÇAĞDIŞI : Turkish Risale
Askerliğe alınma çağı dışında. * Çağın fikirlerine felsefesine uymayan. Bu mânada bazı kimselerin kelimeyi hakaret olarak kullanmaları dar görüşlülüğün ve cehaletin neticesidir. Çünkü çağın insanlık için zararlı öyle fikirleri ve felsefeleri vardır ki, gelecek devirler bunu anladıkları zaman şimdi bunu benimseyenlerin zavallılıkları da anlaşılmış olacaktır. Körükörüne çağın her düşüncesini benimsemek, müslümana yakışmaz. (Bak: Asrî)
ÇAĞLA : Turkish Risale
(Çağala) Badem, erik, kayısı gibi yemişlerin yenebilen ham meyvesi
ÇAĞLAR : Turkish Risale
Kayalara veya setlere çarparak, yerden köpürerek düşen su. Şelâle, çağlayan
ÇAĞRIŞIM : Turkish Risale
Psk: Bir idrakla kazanılan bir fikrin başka bir idrak (algı) ile kazanılan fikir arasında bağıntı kurulması, birinin diğerini hatıra getirmesidir. Bu bağıntı zaman ve mekânda yakınlık, benzerlik ve zıdlık sebebiyle kurulur. Sevap deyince günahın; abdest deyince namazın; Cennet deyince Cehennem'in de aklı gelmesi gibi
ÇAĞZ : Turkish Risale
f. Kurbağa. * Korku, havf. * Kapandığı halde hâlâ içinde cerahat bulunan yara. * Ah ü fizar. İnilti
ÇAŞ : Turkish Risale
f. Tahıl yığını, hububat
ÇAŞNİ : Turkish Risale
Çeşni, lezzet, tad. Yemeğin tadına bakmak için ağza alınan miktar, tadımlık
ÇAŞT : Turkish Risale
f. Kuşluk yemeği. * Kuşluk vakti
ÇAŞİT : Turkish Risale
Casus
ÇE : Turkish Risale
(Bak: Çi)
ÇEH : Turkish Risale
f. Kılıç, bıçak ve hançer gibi âletlerin kını, kılıfı
ÇEHAN : Turkish Risale
f. Damlıyan, damlayıcı
ÇEHARÜM : Turkish Risale
f. Dördüncü
ÇEHRE : Turkish Risale
f. Vech, yüz, surat. * Mc: Surat asmak, dargınlık. * Görünüş, şekil, zahir
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani