Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
ÜSLUB-PERESTLİK : Turkish Risale

Kelâmın mâna ve maksada uygunluğuna değil de, ifade tarzının güzelliğine önem vermek

ÜSLUB-U HAKÎM : Turkish Risale

Edebî san'atlardan biridir. Sorulan bir suale, soranın halini nazara alarak başka bir sual gibi telâkki edip, ona göre cevab vermek demektir. Meselâ
Bazı Ashab Resulüllah'a (A.S.M.) hilâlin ince başlayıp, kalınlaşarak bedr şekline gelip, sonra yine başladığı şekle dönmesinin sebebini sordular. Bunun cevabı onlara lâzım olmadığı için, Kur'ân-ı Kerim o vaziyetin neticesine terettüb eden hikmeti, yani ayın takvimcilik yaptığını söylemiştir. Çünkü bu, soranlar için daha mühim ve anlaşılması daha kolaydır

ÜSLUB-U MÜCERRED : Turkish Risale

(Sade üslub) Bu üslupta tabiîlik, akıcılık, selâset, kısalık, mânâ ve maksada kifayet sıfatları vardır. Bu üslup, âlet ilimlerinde, ders kitablarında, konuşmalarda ve beşerî muamelelerde kullanılır

ÜSLUB-U MÜZEYYEN : Turkish Risale

(Ziynetli ve parlak üslub) Bu üslub tergib ve terhib (teşvik etme ve sakındırma) gibi hususları tazammun eder. Hitabiyat ve iknaiyatta kullanılır

ÜSLUB-U ÂDÎ : Turkish Risale

Alelâde ifade tarzı. İfadesinde hiçbir üstünlük bulunmayan tarz

ÜSLUB-U ÂLÎ : Turkish Risale

Edb: Üstün ifade tarzı. İfadenin yüksek ve nezih olanı

ÜSR : Turkish Risale

Sidik tutulması, sidik zoru

ÜSRE : Turkish Risale

Seleften gelen şan şeref. * Söz veya hadis nakletmek

ÜSRUŞ : Turkish Risale

f. Güzel ses

ÜSRÜB : Turkish Risale

f. Kurşun

ÜSS : Turkish Risale

Esas, asıl. Kök, temel. * Askerlikte herhangi bir düşman hücumuna karşı esas dayanak olmak üzere önceden hazırlanmış yer. * Harb gemilerinin, noksanlıklarını tamamladıkları yer. * Mat: Bir sayının hangi kuvvete çıkarıldığını gösteren sayı

ÜSS-ÜL ESAS : Turkish Risale

Hakiki sağlam temel

ÜSS-ÜL HAREKÂT : Turkish Risale

Askerî harekâtın başlangıcına esas olan yer

ÜST PERDEDEN BAŞLAMAK : Turkish Risale

Ağız bozmak, sert konuşmak

ÜSTAD : Turkish Risale

(Üstaz) İlim veya san'atta üstün olan kimse. Usta, san'atkâr. Muallim, profesör. Bilgide veya san'atta veya amelde meharetli zât

ÜSTAD-I A'ZAM : Turkish Risale

En büyük üstad. Muallimlerin en üstünü ve reisi olan

ÜSTAD-I EZELÎ : Turkish Risale

Cenab-ı Hak. Bütün ilim ve bilgilerin, marifetlerin öğreticisi. Alîm-i Mutlak ve Hakîm-i Ezelî.(... Hem maden-i kemalât ve muallim-i ahlâk-ı âliye olan o dellâl-ı vahdaniyet ve saadet kendi kendine söylemiyor, belki söylettiriliyor. Üstad-ı Ezelîsinden ders alır, sonra ders verir... M.)

ÜSTAD-I KÜLL : Turkish Risale

Herkesin üstadı. Her çeşit ilimde çok ileri bilgisi olan

ÜSTAD-ÜL BEŞER : Turkish Risale

Beşerin bütün insanlığın üstadı, hocası, daha bilgili ve ârif. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam

ÜSTADANE : Turkish Risale

f. Üstâda yakışır surette. Ustaca

ÜSTADÎ : Turkish Risale

f. Üstadlık, ustalık

ÜSTAH : Turkish Risale

f. Edebsiz, hayasız, utanmaz kimse

ÜSTAM : Turkish Risale

f. Güvenilir, itimad edilir, inanılır, emin. * Gümüş veya altından yapılmış üzengi, at eyeri

ÜSTUN : Turkish Risale

f. Direk. Sütun

ÜSTUR : Turkish Risale

f. At, katır davar gibi dört ayaklı hayvan