Turkish Risale
İLMA : Turkish Risale
Çalma, hırsızlama, sirkat
İLMA' : Turkish Risale
Parlatma. * İşaret etme
İLMAH : Turkish Risale
Hemen gösterip çabucak yok etme. * Bir şeyi parlatma. * Güzel simalı bir kadın veya kız, yüzünü gösterip hemen çekilme
İLMAM : Turkish Risale
İki şey birbirine yaklaşma. * Küçük günah işleme
İLMÎ : Turkish Risale
İlimle, bilgi ile alâkalı. İlme ait ve müteallik. Câhilce ve tetkiksizce olmayan
İLMÜHABER : Turkish Risale
(İlm-i haber) Resmi bir daireye verilmek üzere hazırlanan ve bir adamın ahvâli hakkında bilgileri ihtiva eden kâğıt. Resmi vesika. * Para, evrak vs. teslim olunduğunu gösteren ve bunları getiren adamın eline verilen pusula
İLMİYE : Turkish Risale
Fıkıh ve şeriat ilimleri, iman ve Kur'an hakikatları ve tahkiki iman dersleri ile iştigal eden zatların mensub oldukları yol. Alimlerin mesleği
İLMİYE KIYAFETİ : Turkish Risale
İlmiye mensublarının giyiniş tarzları. İlmiye kıyafeti; şalvar, cübbe ve sarıktı. Bununla birlikte ilmiye mensublarının kıyafetlerinde bazı değişiklikler de vardı. Orta derecedekiler cübbe ile sokağa çıktıkları halde üst tabakayı teşkil eden ricâl kısmı, lata yahut biniş giyerlerdi. Ayrıca ilmiyenin, "İlmiye" maddesinde yazılı, resmi günlere mahsus kıyafetleri de vardı. (O.T.D.S.)
İLMİYE RÜTBELERİ : Turkish Risale
İlmiye denilen ulema sınıfına mahsus rütbeler. Rütbeler, aşağıdan üste doğru şöyle idi: Müderrislik, kibar-ı müderrisîn, mahreç mevleviyeti, bilâd-ı hamse mevleviyeti, Haremeyn-iş şerifeyn mevleviyeti, İstanbul kadılığı, Anadolu ve Rumeli kazaskerliği
İLMİYE RİCALİ : Turkish Risale
İlmiye tarikinin yüksek tabakasına verilen addır. Bunun yerine "ricâl-i ilmiye" tabiri de kullanılırdı. İlmiye mensubları cübbe ile sokağa çıktıkları halde ilmiye ricali lata yahut biniş giyerlerdi
İLSAK : Turkish Risale
Yapışmak. Bitişmek. Ulaşmak. Yapıştırılma. Kavuşturulmak
İLTİAB : Turkish Risale
Oynama. Oyun oynama
İLTİAK : Turkish Risale
Rengi bozulma, rengi değişme
İLTİAN : Turkish Risale
(Bak: Lian)
İLTİBAS : Turkish Risale
Birbirine benzeyen şeyleri şaşırıp birbirine karıştırmak. Yanlışlık. Karışıklık. * Tereddüt. Şüphe
İLTİCA : Turkish Risale
Sığınmak. Melce' ve penaha varmak. Birinden himâye istemek
İLTİCAC : Turkish Risale
Karışık olma, karışma. * Sığınma. İltica etme
İLTİCAGÂH : Turkish Risale
f. Sığınılacak yer. Sığınacak şey. Sığınak
İLTİDA' : Turkish Risale
Yalvarma
İLTİFAF : Turkish Risale
Örtünme, sarınma. * Çiçeklerin katmerleşmesi
İLTİFAT : Turkish Risale
Güzel sözle samimi olarak okşamak. Yüz göstermek. Teveccüh etmek. İyilik etmek. Lütfetmek. * Dikkat, itina. * Edb: Bir mevzu anlatılırken, o anda kalbe doğan bir ilham coşkunluğu ile
mevzu dışına çıkmadan- sözün ve hitabın yönünü değiştirme san'atıdır. Meselâ: (Asım'ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecekŞüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar.O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar.Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor! Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer.Mehmed Akif Ersoy)
İLTİFATAT : Turkish Risale
İltifatlar
İLTİFATKÂR : Turkish Risale
İltifat eden, mültefit. Hal hatır sorup gönül alan
İLTİFATKÂRANE : Turkish Risale
f. İltifat edene yakışır şekilde
İLTİFATPERVER : Turkish Risale
f. İltifat eden, iltifatkâr, mültefit
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani