Turkish Risale
İLYASÎN : Turkish Risale
İlyas demektir. Bazı kıraetlerde "âl yasin" okunduğundan, her iki kıraete de mutabık olmak için imlâsı, "el yasin" suretinde yazılır.Yasin, İlyas Aleyhisselâm'ın babası olmakla Âl-i Yasin, yine İlyas demek olur. Yasin bir de Resul-i Ekrem'in isimlerinden olduğuna göre, bazıları Âl-i Yasin'den murad; ümmet-i Muhammed (A.S.M.) olduğunu söylemişlerdir. (E.T.)
İLYE : Turkish Risale
Sağrı, but. Kalçanın üst kısmı
İLYETEYN : Turkish Risale
Kaba etler. Sağ ve sol butlar
İLZAK : Turkish Risale
(Lazk. dan) Yapıştırma
İLZAM : Turkish Risale
Muaraza veya muhakemede delil göstererek muhalifini susturmak, iskât etmek. Söz ve fikirde galibiyet. İltizam ettirmek. İsnad ve isbat etmek
İLZAMİYAT : Turkish Risale
Bir kimseyi ilzam edip susturmak için söylenen sözler
İLÂ-ÂHİR : Turkish Risale
Sona kadar, diğerleri de böyledir ve başkaları... (manalarına gelir.)
İLÂN-I HARB : Turkish Risale
Savaş açma. Harb ilân etme
İLÂN-I TEKVİNÎ : Turkish Risale
Umumi âfetler ve gök taşları düşmesi gibi Cenab-ı Hakk'ın tekvinî âyetleri ve ibretli hâdiseleri ile hakaik ve hikmet-i İlâhiyesini ilân edip bildirmesi
İLÂN-I İFLÂS : Turkish Risale
Tüccarın işinde güçsüzlüğünü yani iflâs ettiğini resmî olarak söyleyip açığa vurması
İLÂVETEN : Turkish Risale
İlâve olarak, ekliyerek, katarak, arttırarak
İLÇE : Turkish Risale
t. İdarî bakımdan vilâyetten sonra gelen yer. Kaza. Kaymakamlık
İLİK : Turkish Risale
t. Elbisenin düğme geçmeye mahsus deliği. * Kemiğin içinde bulunan madde
İLİM : Turkish Risale
(Bak: İlm)
İM'AN : Turkish Risale
Fazla dikkat ve ihtimam. Bir şeyde çok ileri gitmek. * Bir adamın hakkını ikrar eylemek. * Pek uzağa koşmak ve bir hususta hakkı mütecaviz olmak üzere, mübalâğa ve içtihad etmek
İM'AN-I NAZAR : Turkish Risale
Bir işi dikkatle düşünmek; inceden inceye bakmak ve tedkik etmek
İMA : Turkish Risale
İşaret etmek. İşaretle anlatmak. İşaret
İMA' : Turkish Risale
(Emen. C.) Câriyeler, kadın esirler
İMAAT : Turkish Risale
(İmâ. C.) İşaretler. İmâlar
İMAD : Turkish Risale
Direk, kolon. * Temel, esas. * Kuvvet. * Bir kavmin reisi ve başta geleni. * Yüksek bina
İMAD-ÜD DİN : Turkish Risale
Dinin direği
İMAEN : Turkish Risale
İşaret vererek. İşaret ederek
İMALAT : Turkish Risale
(İmale. C.) İmaleler. Meylettirmeler. Eğmeler
İMALE : Turkish Risale
Bir tarafa meylettirmek. Bir tarafa eğmek. * Benzetmek. * Mal vermek. * Edb: Bir heceyi vezne uydurmak için uzatarak okumak
İMAM : Turkish Risale
Öne geçmek. * Önde ve ileride olan. Delil ve rehber. * Cemaate namaz kıldıran. * İçtihad sahibi zat. Mezheb sahibi olan. * Bir mahallenin lüzumlu işlerine ve içtimaî vazifelerine nezaret eden. * Müslümanların imamı olan halife ve askerlerin başı. Sultan. Hâkim. Reis. * Ümmetin reisi. İslâm hükümetlerinde Devlet Reisi. * Hz. Ali (R.A.) neslinden gelen zât. * Dershanede günlük talim ve dersler için talebelerin önlerine konan tahtalar. * Kıble tarafı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani