Turkish Risale
İMAN : Turkish Risale
İnanmak. İtikad. Hakkı kabul, tasdik ve iz'ân etmek. İslâmiyeti kabul edip amel etmek. Dini bütün hakikatleri kabul edip gereğini yerine getirmek. "Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) tebliğ ettiği zaruriyat-ı diniyeyi tafsilen ve zaruriyatın gayrısını icmâlen tasdik etmekten hasıl olan bir nurdur."(Öyle ise iman, Şems-i Ezelîden vicdan-ı beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuadır ki; vicdanın iç yüzünü tamamiyle ışıklandırır ve bu sâyede, bütün kâinat ile bir ünsiyet, bir emniyet peyda olur. Ve her şeyle kesb-i muarafe eder. Ve insanın kalbinde öyle bir kuvvet-i maneviye husule gelir ki; insan o kuvvet ile her musibete, her hâdiseye karşı mukavemet edebilir ve öyle bir vüs'at ve genişlik verir ki; insan o vüs'atle geçmiş ve gelecek zamanları yutabilir. İ.İ.)(Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalâlettedir. Bunun izahı ise; bir şahıs, kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar. Bir lütuf beklediği zaman, birdenbire düşmanlar, hastalıklar, elemler, belâlar hücum etmeğe başlarlar. Bir meded, bir yardım için müsterhimane tabiata ve anasıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizlikle karşılaşır. Ecram-ı semâviyeden istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır. O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli hâlleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeğe başlar. Bakar ki, hayati hâcetleri bağırıp çağırmaya başlarlar. Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder; bakar ki; vicdanı, binler âmâl (emeller) ve emânî ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hâle gelir. Acaba, hiçbir cihetten hiçbir teselli çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meâdi, Sâni' ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı? İ.İ.)
İMAN-I BİL-ÂHİRET : Turkish Risale
Âhirete, öldükten sonra dirileceğine, haşir ve neşre, Cennet ve Cehennem'e inanmak.(Evet, subutî bir emri ihbar etmenin kolaylığı ve inkâr ve nefyetmenin gayet müşkül olduğu bu temsilden görülür. Şöyle ki:Biri dese: Süt konserveleri olan gayet hârika bir bahçe, küre-i arz üzerinde vardır. Diğeri dese: Yoktur. İsbat eden, yalnız onun yerini veyahut bazı meyvelerini göstermekle kolayca dâvasını isbat eder. İnkâr eden adam, nefyini isbat etmek için küre-i arzı bütün görmek ve göstermekle dâvasını isbat edebilir. Aynen öyle de: Cennet'i ihbar edenler yüzbinler tereşşuhâtını, meyvelerini, asârını gösterdiklerinden kat'-ı nazar, iki şâhid-i sâdıkın sübutuna şehadetleri kâfi gelirken; onu inkâr eden, hadsiz bir kâinatı ve hadsiz ebedî zamanı temaşa etmek ve görmek ve eledikten sonra inkârını isbat edebilir; ademini gösterebilir. S.)
İMAN-I BİLLÂH : Turkish Risale
Allah'a ve O'nun sıfatlarına inanmak
İMAN-I MAKBUL : Turkish Risale
Mü'minlerin imanı
İMAN-I MERDUD : Turkish Risale
Münafık olan kimselerin imanı
İMAN-I TAHKİKÎ : Turkish Risale
İmana aid bütün mes'eleleri yakînî surette tedkik ile bilmek ve yaşamak ve tahkikî iman derslerini veren ve taklidî imanı tahkike tebdil eden eserleri sadakatla okumak neticesinde hâsıl olan sağlam, sarsılmaz iman. (Mü'minin kalbi tasdik nuru ile o derece münevver olmasıdır ki, o nur bütün letaif-i insaniyyeye nüfuz eder.)
İMAN-I TAKLİDÎ : Turkish Risale
Az şüphelere mağlup olabilen, başkalarını takliden olan iman. Tahkik ehline ait olmayan, câhillere mahsus iman
İMAN-I YE'S : Turkish Risale
Çaresiz kalan, hayatından ümidsiz olan bir kimsenin imanı
İMAN-I İCMALÎ : Turkish Risale
İcmalî iman, yani; taraf-ı Nebevîden tebliğ buyurulan şeylerin hey'et-i mecmualarına inanmak, yâni; "Her ne tebliğ buyruldu ise; cümlesi haktır" diye tasdik etmektir
İMARAT : Turkish Risale
(İmaret. C.) İmaretler, genel aşevleri
İMARET : Turkish Risale
Mâmur etmek, şenlendirmek. Mâmurluk. * Hayrat için fakirlere yemek verilen yer. (Bak: Amâir)
İMARET KEMERİ : Turkish Risale
Eskiden medresenin en güçlü, kuvvetli, kıdemli ve sözü dinlenen talebesi hakkında kullanılır bir tabirdi. Ayrıca bu tabir, medrese talebelerinden iaşe işlerine bakmak üzere bir sene müddetle seçilenler hakkında da kullanılırdı. Bunlar, bellerine kemer taktıkları için bu isim verilmişti
İMATA : Turkish Risale
Uzaklaştırma yahut uzaklaştırılma
İMATE : Turkish Risale
Ölü hale getirmek. Öldürmek. Fena etmek
İMATE-İ VAKT : Turkish Risale
Vakit öldürme. Boşu boşuna zaman harcama
İMBİK : Turkish Risale
(Bak: İnbik)
İMDAD : Turkish Risale
Yardım. Yardıma yetişmek. "Yetişin, kurtarın" mânasında da kullanılır. * Yardıma gönderilen kuvvet. * Vâdeyi uzatmak. Mühlet vermek
İMDADİYE : Turkish Risale
Savaş zamanlarında harp masrafını karşılamak, sulh vaktinde de bütçe açığını kapatmak için halktan alınan örfi vergi. Harp için alınana "imdadiye-i seferiye", açığı kapatmak gayesiyle alınana da "imdadiye-i hazariye" denilirdi
İMECE : Turkish Risale
Köyün umumi işlerinde veya köylünün kendi işlerinde köy halkının müştereken çalışması. Beraberce birçok kimsenin toplanıp elbirliğiyle bir kişinin işini halletmesi ve herkesin işinin sıra ile bitirilmesi
İMHA : Turkish Risale
Keskinletme, bileme
İMHAK : Turkish Risale
Kararma. * Bereketsiz
İMHAL : Turkish Risale
Mühlet verme. Sonraya kalmasına müsaade etme
İMHAR : Turkish Risale
Hâtun için mehr tayin etmek. Evleneceği kız veya kadın için mehr tayin etmek
İMHAZ : Turkish Risale
Doğrulukla yapma
İMKÂN : Turkish Risale
Mümkün olmak. Olacak hâlde bulunmak. (Bak: Hudus)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani