Turkish Risale
ŞAİLE : Turkish Risale
(C.: Şüvül-Şevâil) Sütü çekilmiş deve
ŞAİR : Turkish Risale
Şiir yazan. Sözünü vezin ve kafiye ile tertib eden
ŞAİRE : Turkish Risale
(C.: Şâirât
Şevâir) Kadın şair
ŞAİRÂNE : Turkish Risale
f. Şairce. Şaire benzer surette konuşmakla. Mevzuu şiir sayılabilecek kadar hoş, lâtif olan şey
ŞAİRİYY : Turkish Risale
Arpa satan kimse
ŞE'N : Turkish Risale
İş, yeni olan hal. * Şan. * Tavır. * Hâdise. * Vâkıa. * Kasdetmek. * Emr ü hal. * Tıb: Baştan göze gelen kan damarı. Baştan kaşa, kaştdan göze kan getiren iki damar ismi. * Fls: Bir şeyin hususiyetinin fiilî tezâhürü, neticesi ve eseri.(Hakkın şe'ni ittifaktır, faziletin şe'ni tesanüddür. Düstur-u teâvünün şe'ni birbirinin imdadına yetişmektir. Dinin şe'ni uhuvvettir, incizabdır. Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe'ni saadet-i dâreyndir. S.)
ŞE'V : Turkish Risale
Geçmek, takaddüm eylemek. * Son, nihayet. * Devenin yuları. * Zembil. * Kuyudan kazıp toprak çıkarmak. Kuyudan çıkan toprak. * Kaygan
ŞE'Z (ŞE'S) : Turkish Risale
Kaba ve katı
ŞEA' : Turkish Risale
Dağılıp parçalanmak
ŞEABİB : Turkish Risale
(Şü'bub. C.) (Bak: Şü'bub)
ŞEAF : Turkish Risale
Hırs. * Mübâlağa. * Kalbin aşktan yanması
ŞEAFE : Turkish Risale
(C.: Şüuf-Şiâf-Şeafât) Dağ başı. * Her nesnenin âlâsı ve üstü
ŞEAL : Turkish Risale
Davar kuyruğunun beyazlığı
ŞEAMAT : Turkish Risale
(Şeâmet. C.) Uğursuzluklar, şeâmetler
ŞEAMET : Turkish Risale
Uğursuzluk, kötülük, bedbahtlık
ŞEANLA' : Turkish Risale
Uzun, tavil
ŞEARİR : Turkish Risale
Davar yanırına üşüşen sinek ve üvez. * Her yöne dağılmak
ŞEAS : Turkish Risale
Toz. * Tozlu olmak. * Yayılmak, münteşir olmak. * Dirilmek
ŞEAYİR : Turkish Risale
(Şâire. C.) Hac için hazırlanan nişanlı kurbanlar. Şâireler. Safâ. Merve, Mina ve Arafat gibi, menâsik-i haccın edâ edilecek yerleri ve dinin alâmetleri. Menâsik ve âyin rüsumu
ŞEAİR : Turkish Risale
(Şiâr. C.) Âdetler, İslâm işaretleri. İslâmlara ait kaideler. Allah'ı anmak, hamdetmek, ezan okumak, İslâmî kıyafet gibi. Bunlara Şeair-i İslâmiye denir. Bütün müslümanlarla alâkalı mes'eleler ve alâmetler, umumun hissedar olduğu işlerdir.(Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimmi, İslâmiyyet alâmetleri olan ve şeaire de taalluk eden sünnetlerdir. Şeair, âdeta hukuk-u umumiye nev'inden cemiyete âit bir ubudiyettir. Birisinin yapmasiyle o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemâat mes'ul olur. L.)(Nasıl "Hukuk-u Şahsiye" ve bir nevi "Hukukullah" sayılan "Hukuk-u Umumiye" nâmiyle iki nevi hukuk var. Öyle de: Mesâil-i şer'iyede bir kısım mesâil, eşhâsa taalluk eder; bir kısım, umuma, umumiyet itibariyle taalluk eder ki; onlara "Şeair-i İslâmiye" tabir edilir. Bu şeairin umuma taalluku cihetiyle umum onda hissedardır. Umumun rızası olmazsa; onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür. O şeairin en cüz'îsi (sünnet kabilinden bir mes'elesi) en büyük bir mes'ele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir. Doğrudan doğruya umum âlem-i İslâma taalluk ettiği gibi, Asr-ı Saâdetten şimdiye kadar bütün eâzım-ı İslam'ın bağlandığı o nurani zincirleri koparmaya, tahrip ve tahrif etmeğe çalışanlar ve yardım edenler düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hatâya düşüyorlar. Ve zerre miktar şuurları varsa, titresinler!.. M.)
ŞEB : Turkish Risale
f. Gece, karanlık
ŞEB'AN : Turkish Risale
Karnı doymuş, tok. * Emin
ŞEB-İ ARUS : Turkish Risale
Düğün gecesi. * Mc: Mevlana'nın vefat ettiği gece
ŞEB-İ FİRKAT : Turkish Risale
f. Ayrılık gecesi, firkat karanlığı
ŞEB-İ HİCRAN : Turkish Risale
Ayrılıkla geçirilen gece. Hicran gecesi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani