Turkish Risale
ŞUTBE : Turkish Risale
(C.: Şütab) Kılıcın yüzünde yapılan yol
ŞUTTAR : Turkish Risale
Pazu hareketi
ŞUTUR : Turkish Risale
Irak, uzak, baid. * Bir memesi birisinden uzun olan koyun. * İki emziği kurumuş olan deve
ŞUTUT : Turkish Risale
(Şatt. C.) Büyük nehirler
ŞUUB : Turkish Risale
(Şa'b. C.) Cemaatler. Taifeler. Kabileler
ŞUUBAT : Turkish Risale
(şu'be. C.) Şubeler, kısımlar, bölümler
ŞUUN : Turkish Risale
(Şe'n. C.) İşler, fiiller. Havadis
ŞUUN-U SEYYALE : Turkish Risale
Akıcı, bir halde durmayan işler
ŞUUNAT : Turkish Risale
Şuunlar. Keyfiyetler, haller. * Emirler. Kasıtlar. Talepler
ŞUUR : Turkish Risale
Anlayış, idrak. Vicdan. Hiss-i zâhirle duymak. * Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir. (E.T.) * Kendi varlığından haberi olma. * Bir şeyi hoşça tanıma. * İnceliklerini iyice idrak etme. * (Şa'r. C.) Kıllar
ŞUURDÂRÂNE : Turkish Risale
f. Haberli ve iyice tanıyarak. Kendinden haberi olarak. Bilerek, bilir gibi.(Hayat olmazsa vücud vücud değildir; ademden farkı olmaz. Hayat, ruhun ziyasıdır. Şuur, hayatın nurudur. Madem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler. Ve madem şu âlemde bilmüşahede bir intizam-ı kâmil-i ekmel vardır. Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem, bir insicâm-ı ahkem görünüyor. Madem şu biçâre, perişan küremiz, sergerdan zeminimiz, bu kadar hadd ü hesâba gelmez zevil-hayat ile, zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur. Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakin ile hükmolunur ki; şu kusur-u semâviye ve şu büruc-u sâmiyenin dahi kendilerine münâsib zihayat, zişuur sekeneleri vardır. Balık suda yaşadığı gibi; Güneşin ateşinde dahi, o nurani sekeneler bulunur. Nar nuru yakmaz. Belki ateş, ışığa meded verir... S.) (Bak: Vicdan)
ŞUVAZ : Turkish Risale
Kızgın, ateşli maden. Kızgın ateş. * Susama
ŞUVEYY : Turkish Risale
Yavaş
ŞUY : Turkish Risale
f. Koca, eş, zevc
ŞUYİDE : Turkish Risale
f. Yıkanmış
ŞÂD-ÂBÎ : Turkish Risale
f. Sulu olma, suya kanmışlık. Tazelik
ŞÂHİD-İ EZELÎ : Turkish Risale
Ezelden ebede her şey nazar-ı şuhudunda olan Cenab-ı Hak
ŞÂHİD-İ ÂDİL : Turkish Risale
Doğru sözlü şâhid
ŞÂKİ-İ SİLÂH : Turkish Risale
Harp âletleri keskin ve hazır olan kimse
ŞÂME-GEŞ : Turkish Risale
f. Başına örtü alan
ŞÖHRE : Turkish Risale
Ünlü, şöhretli, meşhur
ŞÖHRET : Turkish Risale
Ad yapma. Ün. Şân. * Hadis ilminde: Meşhur hadis mânasında kullanılır.(Ey şân ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al. Şöhret ayn-i riyâdır. Ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar. O belâ ve musibete düşersen $ de, o belâdan kurtul. M.N.)
ŞÖHRET-İ KÂZİBE : Turkish Risale
Geçici şöhret. Yalancı dünyalık, fâni şöhret. Aldatıcı nâm
ŞÖHRETGİR : Turkish Risale
f. şöhretli, ünlü. Meşhur
ŞÖHRETŞİÂR : Turkish Risale
f. Şöhretli. Şöhret sahibi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani