Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
ŞÜFRE (ŞEFRE) : Turkish Risale

(C.: Eşfâr) Yassı büyük bıçak. * Gön ve sahtiyan kestikleri bıçkı. * Kılıç ağızı. * Kirpik biten yer

ŞÜFUF : Turkish Risale

Zayıf olmak

ŞÜFUN : Turkish Risale

Göz ucuyla bakmak

ŞÜGUR : Turkish Risale

Yükseltmek. * Hâli etmek, boşaltmak

ŞÜGÜL : Turkish Risale

(C.: Eşgâl) Meşgul ve gafil olmak. Gaflette bulunmak

ŞÜHBE : Turkish Risale

Siyaha galip olan beyazlık

ŞÜHEDA : Turkish Risale

(şâhid ve şehid. C.) şâhidler. * şehidler. (Bak: şehid)

ŞÜHRE : Turkish Risale

Zahir ve vâzıh olmak. Görünmek. Açık olmak

ŞÜHUB : Turkish Risale

Mütegayyer olmak, değişmek

ŞÜHUD : Turkish Risale

Şâhidler. * Görme, şahid olma. * Müşahede etme. * Görünecek halde şekillenme

ŞÜHUDÎ : Turkish Risale

Keşfe ve görmeğe dair. Görünebilir olana ait ve mensub. (Ehl-i şuhud dediğimizden maksad Evliyâullahtır. Zira velâyet sâhibi, avâmın itikad ettiği şeyleri gözle müşahede ediyor. M.N.)

ŞÜHUR : Turkish Risale

(şehr. C.) Aylar. 30 günlük müddetler

ŞÜHUR-U SELÂSE : Turkish Risale

Arabî üç aylar. Receb, Şaban ve Ramazan ayları

ŞÜHUS : Turkish Risale

Yüksek olmak. * Bir yerden bir yere gitmek. * Gözünü bir yere dikip hareket ettirmeden ve kapağını açıp yummadan durmak. * Bir hâdisenin meydana gelmesinden dolayı acı çekip kararsız olmak

ŞÜHÜB : Turkish Risale

(Şihâb. C.) Kıvılcımlar

ŞÜKAF : Turkish Risale

(Bak: şikâf)

ŞÜKARA : Turkish Risale

Sütlü deve. * Sütlü koyun

ŞÜKAT : Turkish Risale

(şâki. C.) şikâyet edenler, şikâyetçiler

ŞÜKLE : Turkish Risale

Gözün ağındaki kırmızılık

ŞÜKM : Turkish Risale

Ücret, ivaz. Cezâ. Karşılık. Amelin ücreti

ŞÜKR : Turkish Risale

(Şükür) Allah'ın (C. C.) nimetlerine karşı memnunluk göstermek. Allah'a teşekkür. (Bak: Ni'met)(Kalb ile, dil ile ve sâir beden azâlarıyla olur. Nimet verene muhabbet etmek ve itaat etmek de şükürdendir. Şükür eden, her nimeti Allahın râzı olduğu yere sarfeder. Şükür; Allah'ın, kullarının iyi amellerine mükâfat veya mücazat vermesidir. Sebeplerin envaı cihetinden şükür hamdden daha umumidir. Taalluk cihetinden hususidir. Hamd, taalluk cihetinden daha umumi, esbab cihetinden daha hususidir.)(Kur'an-ı Hakîm, nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor, öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki, netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür. Çünkü kâinata dikkat edilse görünüyor ki, kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür... Görüyoruz ki her şey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün envaiyle mânen ve maddeten, hâlen ve kalen şükür ile kaimdir; şükür ile oluyor; şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünkü rızka iştiha ve iştiyak, bir nevi şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-i şuuri bir şükürdür ki bütün hayvanatta bu şükür vardır. Yalnız insan dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor, şükürden şirke gidiyor... Şükrün mikyası: Kanaattir ve iktisattır ve rızâdır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizânı; hırstır ve isrâftır, hürmetsizliktir. Haram helâl demeyip rast geleni yemektir. Evet hırs şükürsüzlük olduğu gibi hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir... Hem şükrün envaı var. O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi namazdır. M.)

ŞÜKR-Ü KÜLLÎ : Turkish Risale

Umumi nimetler için yapılan şükür.(Eğer desen: "Şu küllî hadsiz ni'metlere karşı, nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"Elcevab: Küllî bir niyetle, hadsiz bir itikad ile... Meselâ nasılki, bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile, bir padişahın huzuruna girer ve görür ki, herbiri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş. Onun kalbine gelir: "Benim hediyem hiçtir, ne yapayım. " Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymetdar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum. Çünki: Sen onlara lâyıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim. " İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadakat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah, o biçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikad liyakatını, en büyük bir hediye gibi kabul eder. Aynen öyle de: Aciz bir abd namazında Ettahıyyâtü lillâh der. Yâni: Bütün mahlukatın hayatlariyle sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini, ben kendi hesabıma, umumunu sana takdim ediyorum. Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler sana takdim edecektim. Hem, sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın. İşte şu niyyet ve itikad, pek geniş bir şükr-ü küllidir. Nebatatın tohumları ve çekirdekleri, onların niyyetleridir. S.)

ŞÜKR-Ü ÖRFÎ : Turkish Risale

(Bak: Hamd)

ŞÜKRAN : Turkish Risale

İyilik bilmek. Minnettarlık. Şükretme hâli

ŞÜKRANİYET : Turkish Risale

Şükranlık