Turkish Risale
DEFTER-İ A'MÂL : Turkish Risale
İnsanların amellerinin iyilik veya, kötülüklerinin meleklerce kaydolunduğu manevî defter.( $ kelimesiyle ifade eder ki: Haşirde herkesin bütün a'mâli bir sahife içinde yazılı olarak neşrediliyor. Şu mes'ele kendi kendine çok acib olduğundan akıl ona yol bulamaz. Fakat, surenin işaret ettiği gibi haşr-i bahâride başka noktaların naziresi olduğu gibi, şu neşr-i suhuf naziresi pek zâhirdir. Çünki her meyvedar ağaç ve çiçekli bir otun da amelleri var. Fiilleri var, vazifeleri var. Esmâ-i İlâhiyeyi ne şekilde göstererek tesbihat etmiş ise ubudiyetleri var. İşte onun bütün bu amelleri tarih-i hayatlarıyla beraber umum çekirdeklerinde, tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda, başka bir zeminde çıkar. Gösterdiği şekil ve suret lisanıyla gayet fasih bir surette analarının ve asıllarının a'mâlini zikrettiği gibi dal, budak, yaprak, çiçek ve meyveleriyle sahife-i a'mâlini neşreder. S.)
DEFTERDAR : Turkish Risale
Defter tutan. Devletin gelir ve masraflarını tutan vazifeli memur. Eskiden Maliye Nâzırı bu nam ile anılırdı. Bir vilayetin maliye işlerine bakan memur
DEFTERDARLIK : Turkish Risale
Eskiden maliye bakanlığı. * Şimdi vilâyetlerin mali işlerine bakan daire
DEFVA : Turkish Risale
Boyu uzun ağaç. Uzun boyunlu keçi.* Boynu uzun olan kadın
DEFİ' : Turkish Risale
Kızgın olan nesne
DEFİF : Turkish Risale
Ağır ağır gitmek. * Kuşun, ayakları yerde iken kanatlarını salıp hareket ettirmesi
DEFİN : Turkish Risale
(Defn. den) Medfun, defnedilmiş, toprağa konulmuş, gömülmüş, gömülü
DEFİNE : Turkish Risale
Para veya altın gibi eskiden saklanmış şeylerin bulunduğu yer. * Kıymetli eşya. Kıymeti ve değeri yüksek olan şeyler veya kimse
DEGA : Turkish Risale
f. Hile, habislik, dolandırıcılık. * Hilekâr, dolandırıcı, habis. * Kalp para, bozuk akçe
DEH : Turkish Risale
f. İyi hoş. Lâtif, güzel. * Tabur. * Saf
DEH-SAL : Turkish Risale
f. Gezegen, seyyare, yıldız
DEH-SALE : Turkish Risale
f. On yaşında. On yıllık
DEH-YEK : Turkish Risale
f. Öşr, onda bir
DEHA : Turkish Risale
Yaymak, döşemek
DEHA-İ FENNÎ : Turkish Risale
Fen ve dünyevi ilimlerde çok ileri görüşlülük ve harika zekâlı olmak
DEHA-İ KUDSÎ : Turkish Risale
Dinin derin hakikatlarını anlamakta yüksek mahareti olan dehâ. Dinî dehâ
DEHADAR : Turkish Risale
f. Uyanıklık, zeki ve çok akıllı oluş
DEHAET : Turkish Risale
Dahilik, dehâ sahibi olma. Zekilikte, anlayışlılıkta çok yüksek olma
DEHAK : Turkish Risale
Kırmak, kesmek. * Acı çektirmek, azap etmek
DEHAKÎN : Turkish Risale
(Dihkan. C.) Köy ağaları. * Köylüler, çiftçiler
DEHAL : Turkish Risale
Aldatmak, mekir ve hile etmek
DEHALET : Turkish Risale
Sığınmak, aman dilemek, medet, yardım isteyiş
DEHALİZ : Turkish Risale
(Dehliz. C.) Dehlizler, holler, koridorlar
DEHAN : Turkish Risale
(Dıhen- Dahen) f. Ağız, Fem
DEHANE : Turkish Risale
f. Küp, testi, fırın ve bunlara benzer şeylerin ağzı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani