Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
DEKAKİN : Turkish Risale

(Dükkân. C.) Dükkânlar

DEKAMETRE : Turkish Risale

yun. On metrelik uzunluk birimi

DEKAN : Turkish Risale

Lât. Üniversitelerde bir fakültenin başkanı

DEKAR : Turkish Risale

Lât. Bin metrekarelik ölçü birimi

DEKAİK : Turkish Risale

(Bak: Dakaik)

DEKDAK : Turkish Risale

(C.: Dekâdik) Kum yığını

DEKDEKE : Turkish Risale

Yerin deprenmesi. * Sancıma. * Def etme, kovma

DEKELE : Turkish Risale

Sıvı balçık. Kuvvetleriyle gururlanıp sultanın emrine uymayan kavim

DEKK : Turkish Risale

(C.: Dekeke) Vurmak. * Dökmek. * Parça parça etmek. Delil

DEKKE : Turkish Risale

Ufalanmak. Pâre pâre olmak. * Vurmak, döğmek. * Seki, sofa

DEKKEN : Turkish Risale

Hurdahaş olmak, yerle bir olma, ufalanmak, parça, parça olmak

DEKOR : Turkish Risale

Fr. Süs. Bir sahneyi mütenasib bir nizamla süslemek

DEKORATÖR : Turkish Risale

Fr. Dekor ve dekorasyon yapan sanatkâr

DEKOVİL : Turkish Risale

Fr. Ray aralığı 60 cm. yahut daha az olan küçük demiryolu

DEKİK : Turkish Risale

Tam bir yıl

DEL'AS (DEL'AK) : Turkish Risale

Büyük, kuvvetli deve

DELAB : Turkish Risale

(Dülâb) (C.: Degâlib) Bâzısı su ile ve bâsızı da hayvan ile döndürülen su çekmeğe mahsus çark

DELAK : Turkish Risale

Sansar

DELAL : Turkish Risale

Cilve, naz, işve. İnsana güzel ve sevimli görünecek hâl, durum

DELALAT : Turkish Risale

(Delâlet. C.) Delâletler, alâmet olmalar,yol göstermeler, kılavuzluklar

DELALET : Turkish Risale

Delil olmak. Yol göstermek. Kılavuzluk. Doğru yolu bulmakta insanlara yardım etmek. * İşaret

DELALET-İ SELÂSE : Turkish Risale

Üç çeşit delâlet. Bunlar da: Delâlet-i mutabıkıye, delâlet-i tazammuniye, delâlet-i iltizamiyedir.
Delalet-i mutabıkıye: Bir kelâmın vaz'olunduğu, yani kasdedilen mânanın tamanına delâletidir. Meselâ: İnsan lâfzı, insanın tam mahiyeti olan, hayvan-ı natık, (yani, konuşan hayat sahibi varlık) mânasına delâleti gibi.
Delalet-i tazammuniye: Bir lâfzın vaz'olunduğu mânanın bir cüz'üne delâletidir.
Delalet-i iltizamiye: Bir lâfzın vaz'olunduğu mânanın lâzımına yani o mâna ile beraber bulunması zaruri olan diğer bir mânaya delâletidir. Mezkur delâlet-i selâseye ait şöyle bir misal dahi verilir."Zekât, müslümanların fakirlerine verilir, hiç bir zengine verilmez." İbaresi; zekâtın, yalnız Müslüman fakirlere verileceğine delâlet-i mutabıkıye ile; zengin olan Ahmet, Mehmet gibi belli şahıslara verilemiyeceğine delâlet-i tazammuniye ile; zekât hususunda zenginler ile fakirler arasında fark bulunduğuna da delâlet-i iltizamiye ile delâlet eder

DELALET-İ ZÂTİYE : Turkish Risale

Kendi zatı ile, bizzat kendisini eserleri ile göstermek suretiyle olan delâlet, şahidlik

DELAS : Turkish Risale

Yumuşak ve berrak şey

DELAİL : Turkish Risale

(Delil. C.) Deliller. Bürhanlar. İsbât vasıtaları.(... Cay-ı hayrettir ki; Resul-ü Ekrem'in (A.S.M.) mübalağasız binler vecihte, binler çeşit insan, herbiri bir tek mu'cizesiyle veya bir delil-i nübüvvet ile veya bir kelâmı ile veya yüzünü görmesiyle ve hâkezâ... birer alâmeti ile iman getirdikleri hâlde, bütün bu binler ayrı ayrı insanları ve müdakkik ve mütefekkirleri imana getiren bütün o binler delâil-i Nübüvveti nakl-i sahih ile ve âsâr-ı kat'iyye ile şimdiki bedbaht bir kısım insanlara kâfi gelmiyor gibi dalâlete sapıyorlar. M.)