Turkish Risale
DÂLL-İ Bİ-L İBARE : Turkish Risale
(Dâllibilibâre) Fık: Bir ifade veya sözden muayyen bir mânanın ve hükmün anlaşılması. Meselâ: "Zekât, müslümanların fakirlerine verilir, hiçbir zengine verilmez" ibaresi zekâtın yalnız müslüman fakirlere verileceğine delâlet-i mutabıkıyye ile delâletidir. Zengin olan belli şahıslara da verilemeyeceğine delâlet-i tazammuniye ile delâlet eder. Zekât hususunda, zenginler ile fakirler arasında fark bulunduğuna da delâlet-i iltizamiye ile delâlet eder. (Ist. Fık. K.)
DÂLL-İ Bİ-L İKTİZA : Turkish Risale
(Dâllibiliktiza) İktizası ile delâlet eden. * Ist: Şer'an muhtacun ileyh olan bir lâzime delâlet eden lâfızdır. Başka bir tâbir ile; vaz'olunduğu mânadan mukaddem isbatına şer'an lüzum ve ihtiyaç mevcud olan bir medlule delâlet eden ibaredir. Meselâ: Bir kimse bir şahsa hitaben: "Evini şu kadar liraya benim nâmıma medrese yap" deyip o şahıs da evini medrese yapsa, o ev o kadar lira mukabilinde o kimse nâmına medrese yapılmış olur. Çünkü bu söz ile: "Evini şu kadar liraya bana sat" sonra "onu benim nâmıma medrese yap" denilmiş olur. "Evini medrese yap" emri bir muktezîdir. Evin satılması da muktezâdır. Bu muktezâ olmadıkça öyle bir mânanın emri hükümsüz kalır. Artık öyle bir emrin sıhhatı için evvelce bu muktezânın vücuduna lüzum ve ihtiyaç vardır. Binâenaleyh, o emir bu muktezaya bi-l iktiza delâlet etmektedir
DÂM : Turkish Risale
f. Tuzak. ağ, hile
DÂM-I ANKEBUT : Turkish Risale
f. Örümcek ağı. Örümcek tuzağı
DÂM-I BELÂ : Turkish Risale
Bela tuzağı
DÂMEN : Turkish Risale
f. Etek. Kenar. Taraf. Zeyl. Elbise veya dağ eteği
DÂMEN-İ MUALLÂ : Turkish Risale
Yüksek şerefli dâmen, muallâ etek. * Mc: Yüksek namus sâhibi
DÂNÂ : Turkish Risale
f. Bilgili, bilen, malûmatlı, âlim
DÂNÂ-İ BÎ-MÜDANÎ : Turkish Risale
Eşsiz âlim. Zamanında emsali olmayan âlim
DÂNÂ-İ YUNAN : Turkish Risale
Eflatun
DÂNÂYÎ : Turkish Risale
f. Âlimlik, bilicilik
DÂNİŞ : Turkish Risale
f. Bilgi, ilim. Biliş
DÂNİŞ-GEDE : Turkish Risale
Üniversite
DÂNİŞ-GER : Turkish Risale
f. Alim, bilgin
DÂR : Turkish Risale
Yer, mekân, konak
DÂR Ü GİR : Turkish Risale
Kavga, savaş, muharebe, harp, ceng
DÂR-I BEKA : Turkish Risale
f. Âhiret. Bâki olan yer. (Mâdem dünyada hayat var, elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını su-i istimâl etmeyenler, Dâr-ı Beka'da ve Cennet-i Bâkiye'de hayat-ı bâkiyeye mazhar olacaklardır. L.)
DÂR-I CİNAN : Turkish Risale
f. Cennet yurtları. Cennetler
DÂR-I DÜNYA : Turkish Risale
f. Bu dünya memleketi. Dünya. (Dâr-ı fenâ da denir.)
DÂR-I EMÂN : Turkish Risale
Müslümanların zimmetini kabul eden veya müslümanlarla sulh halinde olan, gayr-i müslim bir ahalinin memleketi
DÂR-I FENÂ : Turkish Risale
Dünya. Bu dünya
DÂR-I RİDDE : Turkish Risale
Aslında Müslim iken sonradan irtidâd eden veya bir zaman İslâmiyeti kabul etmiş iken sonradan mürted olan şahısların hâkim bulundukları yer.(Darürridde, yani: Mürtedlerden müteşekkil bir taifenin istilâ ederek hakimiyetleri altına aldıkları yerler, bazı ahkâm itibariyle dar-ı harbden ayrılır. Meselâ: Dar-ı harb ahalisiyle musalâha akdi caiz olduğu hâlde, darürridde ahalisiyle caiz olmaz. Çünkü riddetin devamına cevaz verilemez. Şu kadar var ki, bunlar bir müddet düşünmek için mütareke talebinde bulundukları takdirde bakılır. Eğer müslümanların hakkında hayırlı görülürse bu mütarekeye muvafakat edilir. Ve eğer harb edilmesi daha muvafık görülürse bu mütarekeye muvafakat edilmez.Mütâreke kabul edildiği takdirde mukabilinde bir bedel, bir haraç alınamaz. Zirâ bu hâlde mütareke, bir akd-ı zimmete müşabih olur. Halbuki mürtedler, zimmete kabul edilemezler. Bu mütarekenin öyle iki-üç günlük, geçici bir zaman için olması icab etmez. Buna lüzumuna göre bir mühlet tayin edilir. (Ist. Fık. K.)
DÂR-I TEKLİF : Turkish Risale
Dünya. Allah'ın teklif ve emirleri ile vazifeli olduğumuz yer olan dünya. (Şu dâr-ı dünyâ meydân-ı imtihandır. Ve dâr-ı tekliftir. Hizmet yeridir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. S.)
DÂR-I ZİMMET : Turkish Risale
Müslümanların, ahid ve emânını ve himayesini kabul etmiş oldukları; gayr-i müslimlere mahsus yerler
DÂR-I İMTİHAN : Turkish Risale
İmtihan yeri. * Dünya. * Dar-ı mihnet, meydân-ı ibtilâ gibi tâbirler de aynı mânada kullanılır. (Bak: İmtihan)(Din bir imtihandır. Teklif-i İlâhi bir tecrübedir. Tâ, ervâh-ı âliye ile ervâh-ı sâfile, müsabaka meydanında, birbirinden ayrılsın. Nasılki: Bir mâdene ateş veriliyor tâ, elmasla kömür, altınla toprak birbirinden ayrılsın. Öyle de, bu dâr-ı imtihanda olan teklifat-ı İlâhiyye bir ibtilâdır ve bir müsabakaya sevktir ki; istidad-ı beşer madeninde olan cevâhir-i âliye ile mevadd-ı süfliyye, birbirinden tefrik edilsin. Mâdem Kur'an, bu dâr-ı imtihanda; bir tecrübe suretinde, bir müsabaka meydanında, beşerin tekemmülü için nazil olmuştur. Elbette şu dünyevi ve herkese görünecek umur-u gaybiye-i istikbâliyeye yalnız işaret edecek ve hüccetini isbat edecek derecede akla kapı açacak. Eğer sarahaten zikretse; sırr-ı teklif bozulur. S.)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani