Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
FAKFON : Turkish Risale

Kim: Çinko, nikel ve bakırdan yapılan gümüş görünüşünde bir halita

FAKHA : Turkish Risale

Her nebatın yeni açmış çiçeği. * Bir yıldız adı. * Dübür halkası

FAKIA : Turkish Risale

Zahmet, meşakkat

FAKID : Turkish Risale

Oğlunu veya eşini kaybetmiş kadın

FAKIRA : Turkish Risale

Büyük musibet, zahmet, meşakkat. Dâhiye. Belleri kırıp parçalayan şiddet

FAKKAH : Turkish Risale

Ezhar otunun çiçeği

FAKLEYUN : Turkish Risale

Semizotuna benzer bir ot

FAKR : Turkish Risale

İhtiyaç, yoksulluk. * Azlık, muhtaçlık. * Cenab-ı Hakk'a karşı fakrını, ihtiyacını hissetmek. * Tas: Kendisindeki bütün her şeyin Allah'a âit olduğunu bilmek.(Gecede zulümat, nasıl nuru gösterir. Öyle de: İnsan, zaaf ve acziyle, fakr ve hâcâtiyle, naks ve kusuru ile, bir Kadir-i Zülcelâl'in kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor ve hâkezâ.. Pekçok evsâf-ı İlâhiyyeye bu suretle âyinedarlık ediyor. Hattâ hadsiz aczinde ve nihayetsiz za'fında, hadsiz a'dasına karşı bir nokta-i istinad aramakla, vicdan daima Vâcib-ül Vücud'a bakar. Hem nihayetsiz fakrında, nihayetsiz hâcâtı içinde, nihayetsiz maksadlara karşı bir nokta-i istimdat aramağa mecbur olduğundan vicdan daima o noktadan bir Ganiyy-i Rahim'in dergâhına dayanır; dua ile el açar. Demek her vicdanda şu nokta-i istinat ve nokta-i istimdat cihetinde iki küçük pencere, Kadir-i Rahim'in bârigâh-i rahmetine açılır, her vakit onunla bakabilir. S.)

FAKR-I HÂL : Turkish Risale

Fakirlik hâli

FAKR-I MUTLAK : Turkish Risale

Mutlak fakirlik. Mü'min bir kulun Cenâb-ı Hakka karşı mutlak muhtaç halde olduğunu bilişi. Nihayetsiz muhtaç olduğu Allaha (C.C.) ve emirlerine tam teslimiyyetle sığınması hâleti

FAKR-PİŞE : Turkish Risale

f. Fakirliğe alışmış, fakirlik içinde, muhtaçlık içinde

FAKR-ÜD DEM : Turkish Risale

Kansızlık

FAKS : Turkish Risale

Kırmak, kesr

FAKS (FEKUS) : Turkish Risale

Ölmek. * İfsat etmek

FAKTÖR : Turkish Risale

Fr. Bir neticeyi meydana getiren unsurlardan her birisi. Amil

FAKUS : Turkish Risale

Hıyar. * Kavun

FAKÎS : Turkish Risale

Çiftçilerin kullandığı âletlerden halka gibi bir demir

FAKÜLTE : Turkish Risale

(Fr. Faculty) Üniversitelerin, ihtisas mevzuu bakımından ayrılmış kollarından her biri. * Hassa, meleke, iktidar. Kabiliyet, kuvvet

FAKİD : Turkish Risale

Az rastlanan şey. Nâdir bulunabilen nesne

FAKİH : Turkish Risale

(Fâkihe) Yaş meyve, yemiş, yaş hurma ağacı. * Şenlendiren, sevindiren

FAKİHE : Turkish Risale

(C: Fevâkih) Yemiş, yaş meyve

FAKİHET-ÜL CENNET : Turkish Risale

Cennet meyvesi

FAKİHET-ÜŞ ŞİTA : Turkish Risale

Kış meyvesi. * Mc: Ateş

FAKİHİYY (FÂKİHANÎ) : Turkish Risale

Yemiş satan kimse

FAKİR : Turkish Risale

Biçâre, muhtaç, yoksul. İslâm dini, ev kirası, yiyecek, içecek, giyecek, ilaç, yakacak gibi zorunlu ihtiyaçları karşılandıktan sonra yılda 96 gram altın alabilecek kadar geliri olmayanları fakir sayar. Fakirlerden vergi alınmaz, İslâm devleti zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada, tedavi, tahsil (öğrenim), yolculuk gibi durumlarda fakirlere yardım eder. Çağımızda insanların çoğunun yoksun olduğu sosyal güvenliğe kavuşturur. Bu sebeple de fakir-zengin arasında düşmanlık, zıddiyet, gerginlik, çatışma olmaz. Toplumda denge, huzur, mutluluk, sükun ve sosyal adalet sağlanır. (İnsanlardan istiğna ederek kendini ibadet ve tâata, Kur'an ve iman ve İslâmiyet hizmetine vakfeden zâtlara da mânen zengin mânasına fakir denildiği de görülmüştür.)