Turkish Risale
FENN-İ MEÂNÎ : Turkish Risale
Güzel söz söylemeyi ve güzel yazmayı öğreten, edebiyatın bir şubesi
FENN-İ MÜNAZARA : Turkish Risale
İleri sürülen delilleri ve fikirleri tetkik ederek fikirlerin münasebet ve adem-i münasebetini göstererek cevap vermek san'atı
FENN-İ SARF : Turkish Risale
Gramer. Sarf bilgisi. (Bak: Sarf)
FENN-İ TABAKAT-ÜL ARZ : Turkish Risale
Jeoloji ilmi
FENN-İ TEŞRİH : Turkish Risale
tıb: Bir cesedin, canlı vücudunun iç yapısını öğrenme bilgisi. (Anatomi)
FENN-İ TIB : Turkish Risale
Tabiblik, doktorluk. Maddi hastalıklara ilâç ve şifa bulmağa çalışan ilim
FENN-İ ZİRÂAT : Turkish Risale
Ekin ekme ve içme hususunda olan bilgi ve tecrübeye dayanan bu husustaki ilim kolu
FENN-İ İNŞA : Turkish Risale
Yazı yazma san'atı. (Bak: İnşa)
FENN-İ İÂŞE : Turkish Risale
İnsanlar ve hayvanların besleniş ve yaşayışları hakkında bilgi veren ilim dalı
FENNEN : Turkish Risale
Fence, fenne uygun olarak, fen vâsıtası ile
FENNİYAT : Turkish Risale
Teknik bilgiler. (Teknoloji)
FENÎH : Turkish Risale
Kahrolmuş
FENÎK : Turkish Risale
İki çenenin bitiştiği yer. * İki uyluğun bitiştiği yer
FENÎN : Turkish Risale
Erkek deve
FENİK : Turkish Risale
(C. Finak-Efnâk) Gayet kerim ve necip olan
FER : Turkish Risale
(Ferr) Geri çekilme, kaçma, firar
FER' : Turkish Risale
Şube, kol. İkinci derecede olan. Dal budak. * Bir aslın neticesi. * Bir cemaatın şerefli ve daha meşhuru. * Kazancı olan mukayyed mal. Hâzır ve muhâfaza altında olan. * Yükseğe çıkmak ve iki nizalı olanın arasına girip ıslah etmek. * Asıl mes'eleden kollara ayrılmış olan mesele. (L.R.) * İki okçu tarafından atılan oklardan, bir fazla ok isabet ettirilmesi yerinde kullanılır bir tabirdir. Ok atanlar, bazı defa iki kişi değil, herbiri birkaçar kişiden terekküb etmek üzere iki taraf olduğu surette, taraflardan birinin fazla isabet ettirmesine de fer' denilirdi. (O.T.D.S.)
FER'A : Turkish Risale
(C: Furu') Bit. * Yüksek yer
FER'Î : Turkish Risale
(Fer'iyye) Esasa âit olmayan. Kollara ve şu'belere âit ve müteallik
FER-İ DEVLET : Turkish Risale
Devletin kuvveti, devletin nüfuzu
FERA' : Turkish Risale
Devenin ilk doğurduğu yavru. (Cahiliyet zamanında kefere putlarına kurban ederlerdi ve "anasının sütü bereketlenir; çoğalır" derlerdi.)
FERACE : Turkish Risale
Örtünecek gibi olan ve giyilen bol elbise, cübbe. * Kadınların üzerlerine örttükleri örtü. Bütün vücudu kaplayan geniş örtü. (Bak: Cilbâb)
FERADÎS : Turkish Risale
(Firdevs. C.) Cennetler, firdevsler. * Bahçeler
FERAG : Turkish Risale
Vaz geçmek. Hiç bir şeyle meşgul olmayıp dinlenmek. * Boşaltma
FERAG Ü İNTİKAL : Turkish Risale
Alım satımda tapu muâmeleleri
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani