Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
FERZANE-GÎ : Turkish Risale

f. Üstünlük, rüçhaniyet. * Bilgi

FERZEND : Turkish Risale

(C.: Ferzendân) f. Yavru. Çocuk. Veled

FERZENDÂNE : Turkish Risale

Evlâd gibi. Evlâda yakışır surette

FERÂİZ : Turkish Risale

(Farîze. C.) Allah'ın farz kıldığı ibadetler, yapılması mecburi olan din emirleri. * Şeriatın hükümleriyle mirasçılar arasında mal taksimi bilgisi. İslâmın miras hukuku

FERÂİZ-İ DİNİYYE : Turkish Risale

Dinin farzları

FERÎD : Turkish Risale

f. Katılaşmış şey, donmuş nesne. * Avcı kuş

FERÎK : Turkish Risale

Tümen (Fırka) kumandanı. Korgeneral. * İnsan kalabalığı. Büyük insan bölüğü

FERÎKA : Turkish Risale

Koyun sürüsü. * Böy dedikleri ot

FERÎKAYN : Turkish Risale

İki mukabil taraf, iki askeri fırka

FERÎS : Turkish Risale

(C: Fersâ) Ağaç halka, çenber. * Yaralı. Maktul

FERÎSA : Turkish Risale

(C: Feris-Ferâyis) Boş böğür ile kürek arasındaki et

FERÎZ : Turkish Risale

Takdir edici. * Hükmedici. * Yaşlı, ihtiyar

FERÎŞ : Turkish Risale

Yakında doğurmuş hayvan

FERİBOT : Turkish Risale

ing. Araba vapuru

FERİD(E) : Turkish Risale

Benzeri pek nâdir bulunan. Benzeri bulunmayan, yektâ. * Doğrudan doğruya Kur'andan ders alıp ders veren ve kuvve-i kudsiye sahibi olan Evliyaullah. Yalnız ve münferid. * Zamanında eşine rastlanmıyan. Akran ve emsali yok. * Dizilmiş inci. * Bir tane, nefis ve müntehab kıymetli cevher. * Kendi reyi ile hareket eden mağrur kimse

FERİD-ÜL-ASR : Turkish Risale

Asrın bir tanesi, zamanın eşsizi

FERİD-İ TE'LİF : Turkish Risale

Edb: Bir cümledeki tertibin mâna çıkmayacak derecede karışık oluşu

FERİDE : Turkish Risale

f. Kendi ihtiyariyle hareket eden, gururlu, kibirli kimse

FERİG : Turkish Risale

Yorga at

FERİH : Turkish Risale

Sevinçli, ferahlı. Fahur. Ferhan

FERİH FAHUR : Turkish Risale

Sevinçli olarak, iftihar ederek

FERİHAN : Turkish Risale

(Fârihan) Sevinçli olarak, iftihar ederek

FERİŞTE : Turkish Risale

(Ferişteh) f. Melek. Günahsız. Masum. Yumuşak huylu

FERŞ : Turkish Risale

Yer. Yeryüzü. * Döşeme. Döşeyiş. Yaymak. Yayılmak. Döşenmiş şey. * Küçük develer

FERŞEHA : Turkish Risale

İki ayak arasını açmak