Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
GAVAYET-İ NEFS : Turkish Risale

Nefsin azgınlığı

GAVAİL : Turkish Risale

(Gaile. C.) Musibetler, belâlar. * Dertler, sıkıntılar, kederler, hüzünler. * Felâketler, âfetler.GAVALÎ $ (Galiye. C.) Güzel kokular

GAVAŞ : Turkish Risale

(Gaşiye. C.) Örtücü, örten

GAVAŞÎ : Turkish Risale

(Gaşiye. C.) Kıyametler. * Örtü. At takımından sayılan bir nevi örtü

GAVC : Turkish Risale

Enli ve yassı olmak. * Muzdarip olmak, acı çekmek

GAVELAN : Turkish Risale

Acı bir ot

GAVGA : Turkish Risale

Çekirge. * İnsanların rezilleri. Adi, aşağılık olan kimseler

GAVL : Turkish Risale

(C: Gavâyil) Helâk etmek. * Kin tutmak. * Çok miktar toprak. * Feyizden uzaklık

GAVR : Turkish Risale

Bir şeyin dibi. Çukur. * Batmak. * Derinlik, nihayet. Kök, esas, temel. * Tefekkür, teemmül. * Dolanmak. * Hakikat

GAVR-I AMÎK : Turkish Risale

Derin dip

GAVR-I MES'ELE : Turkish Risale

Mes'elenin esası, mevzuun künhü

GAVR-I İN'İDAM : Turkish Risale

Yokluk çukurunun dibi

GAVS : Turkish Risale

Çağırma. Nida. Medet istemek. * Yardım edici. Medet verici. * Kurtuluş. (Bak: Aktâb)

GAVS-ÜL A'ZAM : Turkish Risale

Abdülkadir-i Geylanî (K.S.) Hazretlerinin nâmı. En büyük Gavs. Evliyâullahın büyüğü. Gavs-i Ekber de denir. (Bak: Geylanî)(Bir zaman Hazret-i Gavs-ı Azam Şeyh Geylâni'nin (K.S.) terbiyesinde, nazdar ve ihtiyâre bir hanımın bir tek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyazattan za'fiyetiyle vâlidesinin şefkatini celbetmiş... Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs'ın yanına şekva için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş: "Ya Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor. Sen tavuk yersin!" Hazret-i Gavs tavuğa demiş: "Kum Biiznillâh" O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp, tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını mutemed ve mevsuk çok zatlardan Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı hârikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zatın bir kerâmeti olarak mânevi tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: "Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman, o da tavuk yesin." İşte Hazret-i Gavs'ın bu emrinin mânâsı şudur ki: Ne vakit senin oğlun da, ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir... L.)

GAVSİYYET : Turkish Risale

Evliyaullahın başı olmak. Velâyet mertebelerinden yüksek bir makam sahibi olmak. (Bak: Aktab)

GAVT : Turkish Risale

Derin çukur. * Bir şeyin içine girme, batma, garkolma

GAVTA : Turkish Risale

Ağaçlık, sulak yer. * Toprakta çukurluk

GAVTA-BAZ : Turkish Risale

f. Dalgıç

GAVTA-BAZÎ : Turkish Risale

f. Dalgıçlık

GAVTA-GÂH : Turkish Risale

f. Dalma yeri

GAVTA-HAR : Turkish Risale

f. Dalan, batan

GAVUN : Turkish Risale

(Gavi. C.) Azgınlar, azmışlar, doğru yoldan çıkıp dalâlete düşmüş olanlar

GAVVAS : Turkish Risale

Çok gayretli. Çalışkan. * Suya dalan. * İnci arayan dalgıç

GAVÎ : Turkish Risale

(A, uzun okunur) Çok azgın. Çok sapkın. Yoldan şaşıp azıtan zâlim

GAVİYY : Turkish Risale

Azgın. Zâlim. * Tek başına kalan