Turkish Turkish
Turkish Turkish
KÂHYALIK ETMEK : Turkish Turkish
kendisini ilgilendirmeyen işlere karışmak
KAİDE : Turkish Turkish
kural
KAİDE : Turkish Turkish
taban, duraç, ayaklık
KAİDE : Turkish Turkish
kalça
KAİDECİ : Turkish Turkish
kurallara bağlı, kuralcı
KAİDELİ : Turkish Turkish
kuralı olan, kurallı
KAİDELİ : Turkish Turkish
tabanı, altlığı olan (heykel)
KAİDESİZ : Turkish Turkish
kuralsız
KAİDESİZ : Turkish Turkish
tabanı, altlığı olmayan (heykel)
KAİL : Turkish Turkish
söyleyen
KAİL : Turkish Turkish
ınanmış, aklı yatmış
KAİL OLMAK : Turkish Turkish
inanmak; razı olmak
KAİM : Turkish Turkish
(başka bir şeyin yerine) geçen
KAİM : Turkish Turkish
ayakta duran, var olan
KAİM : Turkish Turkish
(tanrı için) her zaman var olan
KAİME : Turkish Turkish
uyruk, resmi kâğıt, °ferman
KAİME : Turkish Turkish
kâğıt para, kâğıt lira, kayme
KÂİN : Turkish Turkish
ulunan, olan
KÂİNAT, -TI : Turkish Turkish
evren, dünya, acun
KÂİNAT, -TI : Turkish Turkish
herkes, elâlem
KAK, -KE : Turkish Turkish
yağmur suyunun biriktiği çukur yer
KAK, -KI : Turkish Turkish
elma, armut gibi meyvelerin kurutulmuşu
KAK, -KI : Turkish Turkish
zayıf ve kuru
KAKA : Turkish Turkish
kötü, çirkin
KAKA : Turkish Turkish
pislik, dışkı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani