Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
KALAMİT : Turkish Turkish

amfibol cinsinden bir mineral türü

KALAMİT : Turkish Turkish

ılkçağ ağaç taşılı

KALAN : Turkish Turkish

kalmak eylemini yapan

KALAN : Turkish Turkish

artan, °mütebaki

KALAN : Turkish Turkish

ir çıkarmanın sonucu

KALAN : Turkish Turkish

ölme işleminde bölünenden artan sayı

KALANTOR : Turkish Turkish

gösterişi seven varlıklı (kimse)

KALAS : Turkish Turkish

kalın biçilmiş uzun tahta

KALAS : Turkish Turkish

ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan kalın biçilmiş uzun tahta

KALAS GİBİ : Turkish Turkish

kaba, incelikten yoksun

KALAŞNİKOF : Turkish Turkish

us yapımı bir hafif makineli tüfek

KALASTRA : Turkish Turkish

gemilerde cankurtaran filikalarını oturtmak için güvertelere konulan sehpa

KALAY : Turkish Turkish

atom numarası 50, atom ağırtığı 118,7 olan, gümüş beyazlığında, 232 °c'de ergiyen, 7,29 yoğunluğunda, kolay işlenebilen yumuşak bir element, simgesi sn

KALAY : Turkish Turkish

kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası

KALAY : Turkish Turkish

(ınsan için) aldatıcı görünüş

KALAY : Turkish Turkish

sövme, küfür

KALAYCI : Turkish Turkish

kap kalaylayan kimse

KALAYCI : Turkish Turkish

üstünkörü iş yapan, sahtekâr

KALAYCILIK : Turkish Turkish

kalaycının işi

KALAYCILIK : Turkish Turkish

sahtekârlık

KALAYI BASMAK : Turkish Turkish

adamakıllı sövmek

KALAYLAMA : Turkish Turkish

kalaylamak eylemi

KALAYLAMAK : Turkish Turkish

oksitlenmeden korumak için bir metal parçasını ya da kabı kalay tabakasıyla kaplamak

KALAYLAMAK : Turkish Turkish

eksiklikleri, kusurları görünüşte gizlemeye çalışmak

KALAYLAMAK : Turkish Turkish

çok sövmek