Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
KANATMAK : Turkish Turkish

kanamasına yol açmak ya da kanamasını sağlamak

KANATSIZ : Turkish Turkish

kanadı olmayan

KANATSIZLAR : Turkish Turkish

öcekler sınıfının kanatsız olan en ilkel biçimlerini kapsayan altsınıfı

KANAVA, KANAVİÇE : Turkish Turkish

el işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi

KANAVA, KANAVİÇE : Turkish Turkish

u bezin üzerine yapılmış olan itleme

KANAVA, KANAVİÇE : Turkish Turkish

çuval olarak kullanılan kendirden ya da kenevirden yapılmış seyrek bez

KANAYIŞ : Turkish Turkish

kanamak eylemi ya da biçimi

KANBİLİM : Turkish Turkish

kanın morfolojik, fizyolojik, kimyasal ve genetik açıdan incelenmesi

KANBİLİM : Turkish Turkish

kan sayrılıkları bilimi, °hematoloji

KANBİLİMCİ : Turkish Turkish

kanbilim uzmanı, °hematolog

KANBİYİT : Turkish Turkish

hidratlı doğal demir silikat

KANCA : Turkish Turkish

ir şey çekmeye, asmaya, yakalamaya yarayan ucu demir çengelli çubuk

KANCA : Turkish Turkish

giysilerde açık olan iki tarafı birbirine tutturmaya yarayan küçük çengel

KANCABAŞ : Turkish Turkish

aşı kancaya benzeyen çekiç

KANCACI : Turkish Turkish

gemi kancasından sorumlu gemici

KANCALAMA : Turkish Turkish

kancalamak eylemi

KANCALAMAK : Turkish Turkish

kancayı bir şeye takmak, geçirmek

KANCALAMAK : Turkish Turkish

kancayı atıp çekmek

KANCALAMAK : Turkish Turkish

ir kimse ya da şeyin üzerine bıktıracak kadar düşmek

KANCALI : Turkish Turkish

kancası olan

KANCALIİĞNE : Turkish Turkish

çengelliiğne

KANCALIKURT : Turkish Turkish

ıpsiler familyasından 10 mm. boyunda, ağzı çift çengelli, incebağırsaklarda yaşayan asalak solucan

KANCAYI TAKMAK ( YA DA ATMAK) : Turkish Turkish

ir kimsenin kötülüğü için uğraşmak

KANÇİÇEĞİ : Turkish Turkish

parlak kırmızı çiçekleriyle bilinen şemsiyemsi süs bitkisi

KANCIK : Turkish Turkish

(hayvanlarda) dişi