Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
KANIRMAK : Turkish Turkish

(bir şeyi) eğip zorlayarak yerinden çıkarmak ya da çıkarmaya çalışmak

KANIRTMA : Turkish Turkish

kanırtmak eylemi

KANIRTMAÇ : Turkish Turkish

ir şeyi kanırmak için kullanılan değnek ya da araç, bir tür kaldıraç

KANIRTMAK : Turkish Turkish

üküp zorlayarak yerinden oynatmak

KANİŞ : Turkish Turkish

uzun, kıvırcık tüylü bir cins köpek

KANIŞ : Turkish Turkish

kanı, °kanaat

KANIŞ : Turkish Turkish

aldanış, kanma

KANISINDA OLMAK : Turkish Turkish

inancında olmak, °kanaatinde olmak

KANIT, -TI : Turkish Turkish

ir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanı verici belge, °delil

KANIT, -TI : Turkish Turkish

sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, °delil

KANIT, -TI : Turkish Turkish

kanı verici öğe; anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey

KANITLAMA : Turkish Turkish

kanıtlamak eylemi

KANITLAMAK : Turkish Turkish

ir şeyin gerçek yönünü kanıtla ortaya koymak, °ispat etmek

KANITLANDIRMAK : Turkish Turkish

ir savı kanıt ya da kanıtlarla sağlamlaştırmak, doğrulamak, pekiştirmek

KANITLANIŞ : Turkish Turkish

kanıtlanmak eylemi ya da biçimi

KANITLANMA : Turkish Turkish

kanıtlanmak eylemi

KANITLANMAK : Turkish Turkish

kanıtlamak eylemi yapılmak, °ispat edilmek

KANITLAYIŞ : Turkish Turkish

kanıtlamak eylemi ya da biçimi

KANITLI : Turkish Turkish

kanıtla gösterilmiş, kanıtı olan, ispatlı, °müdellel

KANITSAMA : Turkish Turkish

kanıtsamak eylemi

KANITSAMAK : Turkish Turkish

kanıt, belge ya da delil olarak kabul etmek

KANITSIZ : Turkish Turkish

kanıtı, belgesi bulunmayan, gerçek olduğu kanıtla ortaya konulmayan

KANIYLA ÖDEMEK : Turkish Turkish

yaptığının cezasını yaşamıyla ödemek

KANKAN : Turkish Turkish

kadınların oynadığı hareketli bir fransız dansı

KANKURUTAN : Turkish Turkish

adamotu