Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
SOMURTUK : Turkish Turkish

somurtmuş, surat asmış olan

SOMURTUŞ : Turkish Turkish

somurtmak eylemi ya da biçimi

SÖMÜRÜ : Turkish Turkish

ireylerin ya da toplumsal kümelerin, daha güçsüz bireylerin ya da toplumsal kümelerin emeğini ve kaynaklarını kendi çıkarlarına kullanmaları

SÖMÜRÜCÜ : Turkish Turkish

sömürüyü gerçekleştiren, sömürgen, °istismarcı

SÖMÜRÜCÜLÜK : Turkish Turkish

sömürücü olma durumu

SÖMÜRÜLME : Turkish Turkish

sömürülmek eylemi

SÖMÜRÜLMEK : Turkish Turkish

sömürmek eylemine konu olmak

SÖMÜRÜŞ : Turkish Turkish

sömürmek eylemi ya da biçimi

SOMUT AD : Turkish Turkish

eş duyudan biriyle ya da birkaçı ile saptanan varlık

SOMUT, -TU : Turkish Turkish

eş duyudan biri ya da bir kaçıyla gerçekliği algılanabilen, °müşahhas, °konkre, soyut karşıtı

SOMUT, -TU : Turkish Turkish

soyuta karşı olan, doğrudan gerçeğe yönelen

SOMUTLAŞMA : Turkish Turkish

somutlaşmak eylemi

SOMUTLAŞMAK : Turkish Turkish

somut, algılanır duruma gelmek

SOMUTLAŞTIRMA : Turkish Turkish

somutlaştırmak eylemi

SOMUTLAŞTIRMA : Turkish Turkish

soyut bir kavramı beş duyudan biri ya da bir kaçıyla algılanır kılma eğilimi

SOMUTLAŞTIRMAK : Turkish Turkish

soyut bir kavramı beş duyudan biriyle algılanır kılmak

SOMUTLUK : Turkish Turkish

somut olma durumu

SOMYA : Turkish Turkish

şilteyi taşımaya ve ona esneklik vermeye yarayan, yaylarla donatılmış kerevet

SON : Turkish Turkish

şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan ya da bu zamanda yapılmış, olmuş olan, "ilk" karşıtı

SON : Turkish Turkish

en arkada bulunan

SON : Turkish Turkish

artık ondan ötesi ya da başkası olmayan

SON : Turkish Turkish

ir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, °nihayet

SON : Turkish Turkish

etene, eş, döleşi, °meşime, °plasenta

SON : Turkish Turkish

ölüm

SON : Turkish Turkish

olanca