Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
BAĞLAMAK : Turkish Turkish

irinde birşeye karşı ilgi, istek uyandırarak o şeye ilgi, yakınlık duymasını sağlamak

BAĞLAMAK : Turkish Turkish

uyulması zorunlu olmak

BAĞLAMAK : Turkish Turkish

aşka bir işle uğraşamaz durumda olmak

BAĞLAMAK : Turkish Turkish

sona erdirmek, bitirmek, tamamlamak

BAĞLAMAK : Turkish Turkish

gönlünü kazanmak

BAĞLAMAK : Turkish Turkish

geçişi engellemek

BAĞLAMALIK : Turkish Turkish

ağlamaya yarayan

BAĞLAMALIK : Turkish Turkish

ağlama, saz yapmaya uygun

BAĞLAMSAL : Turkish Turkish

ağlama ilişkin, bağlamla ilgili

BAĞLANIM : Turkish Turkish

ağlanmak eylemi ya da biçimi

BAĞLANIM : Turkish Turkish

(siyasal ya da sosyal konularda) yan tutma

BAĞLANIŞ : Turkish Turkish

özellikle bilgisayar için kullanılan bağlanabilir bir düzenek

BAĞLANIŞ : Turkish Turkish

ağlanmak eylemi ya da biçimi

BAĞLANMAK : Turkish Turkish

ağlamak eylemine konu olmak

BAĞLANMAK : Turkish Turkish

sevmek, içten bağlı olmak

BAĞLANMAK : Turkish Turkish

yalnızca belli bir işle uğraşmak

BAĞLANTI : Turkish Turkish

ıki ya da daha çok şeyin birbiriyle bağlı, ilişik ya da ilgili bulunması,bağ, bağlanma, °irtibat

BAĞLANTI : Turkish Turkish

ıki şey arasında ilişki sağlayan bağ

BAĞLANTI BORUSU : Turkish Turkish

katlardaki pis ve kirli suları toplayan, kolona ileten boru

BAĞLANTI YAPMAK : Turkish Turkish

ilişki kurmak; anlaşma, sözleşme yapmak

BAĞLANTILI : Turkish Turkish

(aralarında) bağlantı bulunan

BAĞLANTISIZ : Turkish Turkish

aralarında bağlantı bulunmayan, ilgisiz, bağımsız, °müstakil

BAĞLANTISIZ : Turkish Turkish

askeri, siyasal yönden hiçbir bloka bağlı olmayan (ülke), bloksuz

BAĞLANTISIZ ÜLKELER : Turkish Turkish

ağlantısızlık siyasası izleyen ülkeler, bloksuz ülkeler

BAĞLANTISIZLIK : Turkish Turkish

ağlantısız olma durumu