Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
SÜKÛTİLİK : Turkish Turkish

sessizlik, suskunluk

SÜKÛTLA GEÇİŞTİRMEK : Turkish Turkish

sözü edilmesi gereken bir noktayı söylemeden atlamak, bile bile bir konuya hiç değinmemek

SUKUTU HAYAL : Turkish Turkish

düş kırıklığı, hayal kırıklığı

SULAK : Turkish Turkish

suyu olan, suyu bol

SULAK : Turkish Turkish

kuşlar için su konulan küçük kap

SULAKLIK : Turkish Turkish

sulak olma durumu

SÜLALE : Turkish Turkish

soy; ev, aile

SULAMA : Turkish Turkish

sulamak eylemi: bahçeyi sulamayı unutmuş

SULAMA : Turkish Turkish

arklar ya da savaklar yardımı ile su akıtarak herhangi bir toprak bölgesini kuraklıktan kurtarma

SULAMAÇ : Turkish Turkish

yolları sulamaya yarayan motorlu araç, sulama arabası, °arozös

SULAMAK : Turkish Turkish

(toprak, bitki vb. için) su vermek

SULAMAK : Turkish Turkish

hayvana su vermek, suvarmak: atları sulayıp yola çıktılar

SULAMAK : Turkish Turkish

(para için) ödemek, vermek, harcamak

SULANDIRICI : Turkish Turkish

sulandırmayı sağlayan (madde)

SULANDIRILMAK : Turkish Turkish

sulandırmak eylemine konu olmak

SULANDIRMA : Turkish Turkish

sulandırmak eylemi

SULANDIRMAK : Turkish Turkish

sulu duruma gelmesini sağlamak

SULANDIRMAK : Turkish Turkish

su ya da başka bir sıvı katıp karıştırarak yoğunluğunu azaltmak

SULANMA : Turkish Turkish

sulanmak eylemi

SULANMA : Turkish Turkish

kimi nesnelerin, havanın nemini soğurarak çözünme özelliği

SULANMAK : Turkish Turkish

sulu duruma gelmek, su bırakmak

SULANMAK : Turkish Turkish

suyu çoğalıp yoğunluğu azalmak

SULANMAK : Turkish Turkish

sulamak eylemi yapılmak

SULANMAK : Turkish Turkish

(göz için) yaşarmak

SULANMAK : Turkish Turkish

ımrendiğini açığa vurmak