Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
SÜNNETLEMEK : Turkish Turkish

(tabaktaki yemeği) sıyırıp bitirmek

SÜNNETLİ : Turkish Turkish

sünnet edilmiş olan

SÜNNETLİK : Turkish Turkish

sünnet için hazırlanmış olan

SÜNNETSİZ : Turkish Turkish

sünnet edilmemiş olan

SÜNNİ : Turkish Turkish

sünni mezhebinden olan (kimse)

SÜNNİLİK : Turkish Turkish

kuran'a ve hz. muhammet'in sünnetlerine göre davranmayı en doğru ve tek yol olarak gösteren mezhep

SUNTA : Turkish Turkish

kısaltması ) doğramacılıkta kereste olarak kullanılan, sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta

SUNTIRAÇ, SUNTIRAŞ : Turkish Turkish

nalbantların, nallanacak hayvanın tırnağını keserken kullandıkları keskin araç

SUNTIRAÇ, SUNTIRAŞ : Turkish Turkish

saraçların derilere yiv açmakta kullandıkları, metalden u biçimindeki araç

SUNTURLU : Turkish Turkish

yaman, adamakıllı, dehşetli

SUNTURLU : Turkish Turkish

ds. gösterişli, görkemli

SUNTURLU KÜFÜR : Turkish Turkish

çok kötü, berbat, ağza alınmaz küfür

SUNU : Turkish Turkish

sunulan şey

SUNU : Turkish Turkish

piyasaya mal çıkartma, °arz

ŞUNU : Turkish Turkish

şu adılının belirtme durumu

ŞUNU BUNU : Turkish Turkish

elirsiz kimseleri

ŞUNU BUNU BİLMEMEK : Turkish Turkish

itiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek: şunu bunu bilmem, bugün bu iş bitmeli

SUNU VE İSTEM : Turkish Turkish

üreticinin piyasaya mal çıkarması ve tüketicinin piyasadan mal çekmesi olayları, °arz ve talep

SUNUCU : Turkish Turkish

adyoda, televizyonda, bir eğlence yerinde programı sunan, açıklayan (kimse), °takdimci

SUNUCULUK : Turkish Turkish

sunucunun işi ve görevi

SUNULMA : Turkish Turkish

sunulmak eylemi

SUNULMAK : Turkish Turkish

sunmak eylemine konu olmak ya da sunmak eylemi yapılmak

SUNULUŞ : Turkish Turkish

sunulmak eylemi ya da biçimi

SUNUM : Turkish Turkish

lokma, parça

ŞUNUN : Turkish Turkish

şu adılının tamlayan durumu