Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
TARANMAK : Turkish Turkish

kendi başını taramak

TARANTI : Turkish Turkish

taramak1 sonunda çıkan gereksiz şeyler

TARAŞ : Turkish Turkish

tarla, bağ, bahçe gibi yerlerden toplanan üründen arta kalanlar

TARAŞLAMA : Turkish Turkish

taraşlamak eylemi

TARAŞLAMAK : Turkish Turkish

tarla, bağ, bahçe gibi yerlerden kaldırılan ürünlerden artakalanları toplamak

TARASSUT : Turkish Turkish

gözleme, gözetleme, dikkatle bakma

TARASSUT ETMEK : Turkish Turkish

gözlemek, gözetlemek

TARATMA : Turkish Turkish

taratmak eylemi

TARATMAK : Turkish Turkish

taramak eylemini yaptırmak

TARATOR : Turkish Turkish

ekmek içi, ceviz, zeytinyağı, sarmısak ve sirke ile yapılan bir tür meze

TARAVET, -Tİ : Turkish Turkish

körpelik, tazelik

TARAVETLİ : Turkish Turkish

körpe, taze

TARAYICI : Turkish Turkish

tarama işini yapan

TARAYICI : Turkish Turkish

ilgisayarda belirli görsel simgeleri tanıyabilen optik aygıt, °skeynır

TARAYICI : Turkish Turkish

yer'in fotoğraflarını elde etmekte kullanılan bir tarama düzeneği bulunan algılayıcı

TARAZ : Turkish Turkish

ıpek gibi düz ve parlak bir kumaşın üzerinde bulunan tel tel iplik

TARAZ TARAZ : Turkish Turkish

(kumaş için) üzeri tel tel iplik olan

TARAZ TARAZ : Turkish Turkish

(saç için) dağınık, biçim verilmemiş, kabarık

TARAZLAMA : Turkish Turkish

tarazlamak eylemi

TARAZLAMAK : Turkish Turkish

tezgâhtan çıkan kumaşın tarazlarını ayıklamak

TARAZLANMA : Turkish Turkish

tarazlanmak eylemi

TARAZLANMAK : Turkish Turkish

(kumaş için) üzeri tel tel ipliklerle kaplanmak, iplikleri kabarmak

TARAZLANMAK : Turkish Turkish

(saç için) dağınık, karışık olmak, tel tel kabarmak

TARAZLANMAK : Turkish Turkish

(deri için) pütür pütür olmak

TARAZLANMAZ : Turkish Turkish

yüzeyinde taraz oluşmayan (kumaş)